Ali Atalan:Taziye evini yıkmak nasıl bir ahlak anlayışıdır?

Mardin Milletvekilimiz Ali Atalan, Mecliste devam eden bütçe görüşmelerinde söz alarak şu değerlendirmelerde bulundu: 

Demokratik rejimlerde yönetim erki meşruiyetini hukuktan, halktan ve genel kabul gören evrensel değerler sisteminden almaktadır. Unutmayalım ki -özellikle AKP'li milletvekilleri unutmasın- Roma İmparatorluğu gibi büyük bir imparatorluğun çöküşüne ve parçalanmasına sebep olan temel etkenlerden biri değerler sisteminin büsbütün çöküşü olmuştur yani dışarıdan kendisine karşı verilen herhangi bir savaş sonucunda yenilmemiş, dağılmamıştır; tamamen, içeriden, yönetim aygıtının ahlaki, moral çöküşü onun yapısal ve sistemsel sonunu getirmiştir. İnsanlık tarihi bunun gibi sayısız nice örneklerle doludur.

AKP'lilerin yüzde 90'ı bu "dava" denilen siyasete inanmıyor

İki gün önce Avrupa Birliği Bakanı Sayın Ömer Çelik'in burada çok yorgun ve çaresizlik içinde olduğu izlenimini edindim. Çünkü açık ve aleni olarak değerler sisteminde bir çöküşü yaşayan egemen Hükümet anlayışını savunur gibi görünüyordu ama savunamıyordu. Zira kendisi, vaziyeti belki hepimizden daha iyi görüyor ama dile getirmekten imtina ediyor. Bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Bizim de bağlı olduğumuzu iddia ettiğimiz Avrupa'nın bir değerler sistemi var. Hukukun üstünlüğü, demokrasi, adalet, özgürlük, eşitlik, dayanışma, çoğulculuk, hoşgörü vesaire gibi normlardan oluşan bir yapıdır bu. Bunlardan hangisini mevcut durumda tamamen icra ediyoruz, söyler misiniz? Bizce hiçbirini. Sayın Çelik, var olan kendi felsefik, semantik kabiliyetini de zorlayarak kendi Hükümetinin dış politikasını savunmaya çalışıyor ve öylelikle fasılların açılması gerektiğinden bahsediyor. Bakın, sizin yönünüz ve ekseninizde esastan bir sapma var. Yolunuz yol olmaktan çıkmış. Yaptığınız ile yapılması gerekenler arasında maalesef uzlaşmaz bir çelişki ortaya çıkmıştır. Bunu bizce bilmek ve bilince çıkarmak gerekiyor. AKP'nin değerler sistemi açısından yaşadığı bu çöküş süreci, yaşamın her alanına sirayet etmiştir. İnanın, AKP'lilerin yüzde 90'ı bu "dava" denilen siyasete inanmıyor, anlam vermiyor, izah edemiyor.

Kendi arazisini tekrar satın almak durumunda bırakılan nice yurttaşımız var

Burada yeterince dile getirilmediğini düşündüğüm yerelden iki üç tane küçük örnek vereyim. Kısmen geçmişten de kaynaklı, günümüzde yerelde halkın yaşadığı önemli spesifik sorunlardan biri arazi sorunudur. Hatalı, eksik ve özensiz yapılan kadastro çalışmalarının ne gibi mağduriyetlere sebep olduğu malumunuzdur. Mesela kendi arazisini tekrar satın almak için o zor durumda bırakılan nice yurttaşımız var. Bu kişiler açık artırma usulü ihaleye girmek zorunda bırakılıyor. Haksızlık sadece bununla sınırlı değil. Bu durumdan kaynaklı bir arazi mafyası türemiş. Arazi mafyası toprağını tekrar almak isteyen gerçek hak sahiplerinden ihaleden çekilmek şartıyla para istemekte ve insanlar ödemek zorunda bırakılıyor.

Cengiz Holding neye dayanarak böyle fütursuzca davranıyor?

Başka bir örnek, Artvin'deki maden projesinin sahibi Cengiz Holding’in faaliyetleridir. Bugüne kadar doğal dengeyi bozan projeleri dolayısıyla birçok kez mahkemeye verilmiş ve çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından protesto edilmiş olan bir holdingdir. Cengiz Holding’in devraldığı Eti Bakır Anonim Şirketi Mardin Mazıdağı ilçesine bağlı, 400 yıllık geçmişi olan Karataş köyünü boşaltıp buradan maden çıkarmak istemektedir. Eti Bakır Anonim Şirketi köy halkıyla görüşme yapmış, bir dönüm tapulu arazi için 4 bin Türk lirası teklif etmiş, tepki gösteren köylülere de "İşinize gelirse satarsınız, işinize gelmezse muhatabınız devlettir, biz devletten kiralamışız" demişlerdir. Peki, nasıl oluyor da bunlar bir miktar parayla köy halkını yerinden yurdundan etmeye çalışıyorlar? Neye dayanarak, kime güvenerek böyle fütursuzca davranabiliyorlar.

Taziye evini yıkmak nasıl bir ahlak anlayışıdır?

Başka bir örnek vereyim: Bir Êzidî köyü olarak bilinen Nusaybin'e bağlı Efşê - Kaleli köyüyle ilgili. Nusaybin Belediyesine atanan kayyum kalkıyor, yine atama usulüyle göreve getirdiği birkaç sözde encümenle Êzidî yurttaşların kendi imkânlarıyla yapmaya çalıştığı taziye evi hakkında yıkım kararı çıkarıyor ve ceza veriyor. Avrupa'dan insanlar kendi köylerine dönmesin diye önce köy, sit alanı olarak ilan ediliyor ve sonrasında bu yıkım ve ceza kararı çıkıyor. Halbuki söz konusu taziye evi yapılmadan önce kaymakam ve diğer ilgili kurumlarla görüşülmüş onların onayı alınarak bu taziye evi inşa edilmişti. Ama devreye gayrimeşru güçler giriyor, yıkım kararı çıkarıyorlar. Bu nasıl bir hukuktur, bu nasıl bir vicdandır, nasıl bir ahlak anlayışıdır? Ben, şahsen anlam veremiyorum, anlam verebilen varsa çıksın buyursun anlatsın. Mafyavari ve kirli olan bu ilişkiler bizce derhâl ifşa edilmeli ve gerekli müdahale ivedilikle yapılmalıdır.

AFAD Kampına girip Êzidîlerle bayramlaşmama nasıl izin verilmez? 

Başka bir örnek vermek istiyorum. Êzidîlerin önemli bayramlarından olan Êzi Bayramı geçen cuma kutlandı. Bu vesileyle ben Midyat AFAD kampında bulunan Êzidîleri ziyaret etmek istedim, maalesef bütün çabalarıma rağmen kampa giremedim, insanların bayramlarını kutlayamadım, onlarla bayramlaşma imkânı tanınmadı. İnananlar ve inanmayanlar bütün bayramları kutsal sayarlar, addederler, burada herkesin saygısı vardır. Yani, gerçekten anlamakta güçlük çektiğim, nasıl oluyor da Ezidilerin yaşadığı bir AFAD kampında; kaymakamlığı arıyoruz, AFAD Başkanlığını arıyoruz, valiliği arıyoruz; kampın önüne kadar gelip kampa giremiyoruz. İnsanların bayramını kutlayamıyorum bir milletvekili olarak hem üstelik bir Êzidî Milletvekili olarak.

20 Aralık 2017