Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, haftalık Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Akın, şunları söyledi:
Katliam davaları zaman aşımına uğratılamaz
Değerli yol arkadaşlarım, sevgili halkımız, değerli basın mensupları; ikinci grup toplantımıza hoş geldiniz. Bizleri ekranları başında izleyen bütün halklarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Türkiye’de önemli bir süreci geride bırakarak yeni bir döneme başlamış olduk. Bu süreç herkes tarafından yakından takip ediliyor. Öncelikle 2 Temmuz 1993 tarihinde Türkiye topraklarında, insanlık suçu olarak tarihe geçmiş olan en ağır katliamlardan birini yaşardık. Bu katliam Türkiye tarihinde ne ilkti ne sondu. Madımak Katliamında ortaya çıkan gerçekliğin asla yok sayılamayacağını ve bu katliamın zaman aşımına uğratılarak davaların ortadan kaldırılamayacağını söylüyoruz. Kaybettiğimiz bütün yoldaşlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Şeyh Said ve arkadaşlarının idamı yüzleşilmesi gereken bir tarih olarak önümüzde duruyor
Türkiye tarihi katliam tarihi dedik, sadece Sivas da değil. Sivas’ın hesabı sorulsaydı, Maraş, Çorum ve sonraki katliamları yaşamayacaktık. Sonrasında yaşanan Gazi Mahallesi, Roboski, Suruç, 10 Ekim ve Sur katliamlarının hepsi arka arkaya gelen katliamlar tarihi olarak Türkiye tarihine gömülmüş oldu. Türkiye tarihinde sadece bunlar mı var? Hayır! Daha çok katliamlar yaşandı. Bunları hala yaşamaya devam ediyoruz. 98 yıl önce Şeyh Said ve 47 yoldaşının idam edildiği bir tarih de yaşadık. Şeyh Said ve arkadaşlarının mezarlarının nerede olduğu bilinmiyor. Bu aynı zamanda Türkiye için bir kara leke olarak duruyor, yüzleşilmesi gereken bir tarih olarak önümüzde duruyor. Sadece bu mu? 32 yıl önce JİTEM tarafından katledilen Amed İl Başkanı Vedat Aydın da aynı şekilde katledilenler içinde tarihte yer alıyor. Katledilen bütün yoldaşlarımızı, kendini feda etmiş bütün dostlarımızı sevgiyle ve saygıyla anıyoruz.
Bu düzenle sorunu olanlarla birlikte mücadele etmeye kararlıyız
Katliamların yanı sıra işkence ve her türlü zulüm ve yoksulluğun olduğu, insanların ötekileştirildiği bir tarihten geliyoruz. Bu düzenin tesadüf olmadığını, kader olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla bu düzenle sorunumuz var. Aynı zamanda kadınların, emekçilerin, gençlerin, bütün düzen mağdurlarının sorunu olduğunu biliyoruz. Yeşil Sol Parti olarak bu düzenle sorunu olanların sesi sözü olmaya, onlarla birlikte mücadele etmeye kararlıyız. Bu kararlılığı her yerde göstermeye çalışacağız. Sadece Meclis’te değil hayatın her alanında birlikte olmaya, omuz omuza olmaya çalışacağız. Bu mücadeleyi güçlendireceğiz; toplumun sessiz, muhalefetsiz olmadığını her yerde söyleyeceğiz. Bunu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Dayanışmayı büyüteceğiz, yerel demokrasiyi güçlendireceğiz
Hepinizin bildiği gibi çok ağır bir seçimi dönemini geride bıraktık. Bu seçimlerde partimiz, hiçbir partide olmayan açık yüzleşmeyi, özeleştirel süreci başlatmış oldu. Örgütlerimizle yaptığımız değerlendirme sonrasında halkımızla, bizi destekleyen yoldaşlarımızla ve kurumlarımızla açık ve onurlu bir mücadelenin güçlü bir şekilde gerçekleştirilmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu süreçte dayanışmayı büyütmeye, yerel demokrasiyi güçlendirmeye, doğrudan katılımlarla partimize sahip çıkmaya bütün dostlarımızı çağırıyoruz. Önümüzdeki dönemde daha güçlü bir şekilde Yeşil Sol Partinin hayata geçirilmesi için dostlarımızı göreve çağırıyoruz. Bu görev, hepimizin görevidir. Türkiye’nin yaşadığı bu ağır süreci ancak hep birlikte karşılayabileceğimize inanıyoruz ve desteklerinizi bekliyoruz.
Öcalan üzerindeki tecrit tüm Türkiye’ye yayılmış durumda
Bu ağır düzen inanılmaz katliamlarla ve baskılarla geçiyor. Sözü olan herkesi cezaevine atıyorlar. En son Merdan Yanardağ’ın başına gelenleri herkes biliyor. Aynı zamanda adı resmi olarak geçmesine, Meclis’te odası olmasına rağmen Can Atalay hala hapishanede. Onlara bir kez daha selamlarımızı gönderiyoruz. Mücadelemiz ortaktır. Merdan Yanardağ niçin cezaevine atıldı? Tecridin ortadan kaldırılmasından duyarlı bir yurttaş ve bir basın mensubu olarak söz etti. Tecrit bu ülkede hiçbir hukuka, Anayasa ve uluslararası sözleşmeye tabi olmadan uygulanan bir şeydir. Tecrit karşısında itiraz etmek de insanlık onuru açısından çok değerlidir. Tecrit bir suçtur. Bu suça itiraz etmek de doğaldır. Merdan Yanardağ’a yönelik uygulama kabul edilemez. Sayın Öcalan’a barış sürecinden bu yana yıllardır çok ağır bir şekilde, mevcut hukukun hiçbir yerine sığmayan bir tecrit politikası uygulandığına hepimiz tanık oluyoruz. Sadece Öcalan’a uygulanan tecrit ile mi devam ediyor, hayır. Bu tecrit bütün Türkiye’ye yayılmış durumda. Tecrit bir model haline gelmiş durumda.
Yanardağ’ın gözaltına alınması tecridin bir insanlık suçu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz
Şunu çok iyi biliyoruz; 2013-15 arasında Çözüm Sürecinde bu ülkede iyi kötü bir barış süreci yaşanmış olsa da refah ortamı artmıştı, birlikte yaşam isteği artmıştı, bütün insanlarımız umutlanmaya başlamıştı. Ama bu sürecin sonunda mevcut egemenler ve AKP, masayı devirerek Çözüm Sürecini bitirdi. Türkiye yaklaşık 8 yıldır uzun bir ağır darbe döneminin içerisinden geçiyor. Biz şunu iddia ediyoruz; tecrit politikası uygulanmazsa, bu ülkenin Kürt sorununun çözümünde bir odak geliştirilebilirse anahtar rol olacak bir çözüm imkanı olabileceğini düşünüyoruz. Müzakere ve mücadele sürecinin birlikte işlediği bu dönem eğer gerçekleştirilebilirse de Türkiye’nin yaşadığı çoklu krizlerin aşılabileceğine inanıyoruz. Çoklu krizlerin sebeplerinden, en önemlilerinden bir tanesinin Kürt sorununda çözümsüzlük politikası olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla iktidara sesleniyoruz; bu uygulamalarınızdan vazgeçin! Merdan Yanardağ’ın gözaltına alınması tecridin bir insanlık suçu olduğu gerçeğini ortadan kaldıramaz. Tecrit suçtur, tecride karşı itiraz edenleri zindanlara tıkabilirsiniz ama bu uygulama insanlık suçu olmaya devam eder. Bu ülkede eşitlikçi ve özgürlükçü bir ortamı inşa etmek istiyorsanız önce bu tecrit politikasından vazgeçin!
Hiçbir sözün özgür bir şekilde söylenemediği bir Türkiye’de katılımcı bir anayasa yapmak mümkün değil
Sevgili dostlar, değerli halkımız tam da bu ortam içerisinde, yeni Meclis döneminde başta Meclis Başkanı olmak üzere bazı kesimler bir anayasa tartışması açtı. Anayasa bir toplumsal sözleşmedir. Toplumsal sözleşmeler de herkesin eşit ve demokratik bir şekilde katılabildiği bir süreçte, ortak tartışmalar sonrasında ancak gerçekleşebilir. Ancak Türkiye’de hiçbir sözün özgür ve demokratik bir şekilde söylenemediği, her konuşanın cezaevine atıldığı bir ortamda demokratik ve katılımcı bir anayasa yapmak mümkün değildir. Dolayısıyla önce mevcut anayasadaki hukuka, kurallara uyun ve insanları yasada ve hukukta olmayan yöntemlerle cezaevlerine koymayın, işkenceye tabi tutmayın. Bunları yapmayan bir iktidarın bizim önümüze getireceği anayasa da bu ülkede bir dikta rejiminin inşa edilmesini, Saray rejiminin daha çok güçlendirilmesini sağlayacaktır.
Kobanî Davasının HDP’ye dönük bir kapatma girişimi olduğu artık açığa çıkmış durumda
Peki, bizler ne yaşıyoruz? Kobanî Davası öncesi eşbaşkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız cezaevine atıldı. Bunlarla ilgili en ufak bir gelişme yok. Kobanî Davasında yoldaşlarımız öne sürülen safsata iddialar karşısında yargılanmak yerine bu sistemi yargılamaya başladılar. Açıkçası arkadaşlarımız orada hem fiilen hem onurlu bir şekilde hem de hukuken güçlü bir şekilde Kobanî Davasının boş olduğunu, mevcut AKP siyasetinin HDP’ye dönük bir kapatma girişimi olduğunu artık açığa çıkmış durumda. Kobanî Davası da dahil olan tüm hikaye şunu gösteriyor: Bu ülkede yargı ve hukuk siyasi erkeklerin elinde bir sopa gibi kullanılıyor. Eğer demokratik bir anayasa yapmak istiyorsanız, önce bunlardan vazgeçin. Aynı şekilde KHK’lılarla ilgili durumu biliyorsunuz. En son ilginç bir örnek yaşandı. Ege Üniversitesi’ndeki Barış Akademisyenlerinin dosyasını takip eden, imza atan heyet itiraflarda bulundu. Bu itiraflar o kadar açık ki! Bir profesörün, Bundan daha onursuz bir durum yoktur. Biz onlara buradan sesleniyoruz; onurlarını kurtarmak istiyorsanız KHK’lılar için atmış olduğunuz imzaların özeleştirisini verin, bir tutum koyun ortaya. Hükümete, devlete, şu anda anayasa yapmak isteyenlere de sesleniyoruz; önce bu hukuksuzlukları ortadan kaldırın, ondan sonra gelin yüzünüz olsun konuşmaya. Onun için buradan bir kez daha şunu söylemek isterim; ülkede demokratik bir ortam yaratmadan anayasa yapılamaz!
Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığına kayyım atandı!
Türkiye’nin en önemli gündemlerinden biri de ekonomi. Biliyorsunuz Türkiye’de çoklu krizlerden bahsediyoruz. Ancak ekonomi meselesi en temel konulardan birisi. Son zamanlarda faiz meselesi, kur meselesi aldı başını gidiyor. Bir ay önce asgari ücret belirlendi. Asgari ücret belirlendikten sonra bu ülkede yaklaşık 25-30 civarında enflasyon ortaya çıkmış oldu kur farkıyla beraber. Böylece verdikleri yüzde 34’lük farkı daha ceplerine girmeden insanların ellerinden almış oldular. Böylesi bir ekonomik modelin sürdürülmesi mümkün değil. Ne diyordu Erdoğan? “Ben var oldukça bu ülkede nas politikası uygulanacak.” Yani faiz yükseltilmeyecekti. Bunu söyleyen ve bunun için meydan meydan dolaşan Erdoğan şimdi baktı ki faizler yükseldi. Bu halka yalan söylemeye kimsenin hakkı yok. Erdoğan bunu hala iddia ediyorsa çıksın açıklasın. İddia etmiyorsa da o zaman bize göre şu anda ekonomi politikasının yönetimine kayyım atanmıştır. Bunun başka bir açıklaması yoktur. “Benim iddiam, benim iradem bu” diyorsanız ve size rağmen hala bu enflasyon uygulanıyorsa, Merkez Bankası, Maliye Bakanı bunu devam ettireceğim diyorsa, o zaman Merkez Bankasına ve Maliye Bakanlığına kayyım atanmıştır. Bu iddiamızı takip edeceğiz, bunun hesabını da soracağız. Önümüzdeki günlerde açıklanacak memur ve emekli maaşlarıyla asgari geçim sınırında bile geçinilemez hale gelinmiş oldu. Bu ekonomi politikasıyla, özellikle de seçim politikalarıyla bu ülkede emekçilere ve yoksulluklara açlık ve sefalet politikası uygulamaya çalışıyorlar. Bunun faturasını uluslararası ve yerel alanda halkımıza fatura etmeye çalışıyorlar. Yeşil Sol Parti olarak bütün ezilenler ve mağdurlarla yan yana mücadele etmeye, alanlarda birlikte olmaya varız. Bu ekonomik politikaların uygulanması karşısında ısrarla ve inatla mücadele edeceğiz.
Siyasetimizi güncelleyeceğiz, ona göre yol haritamızı belirleyeceğiz
Ağır bir seçim dönemini geride bıraktık dediğim gibi. Seçim sonrasında mücadelemizi büyütmek için yeniden güncelleniyor, örgütsel ve siyasal faaliyetlerimizi yürütüyoruz. 2024’te bir yerel seçim var. Bu seçimler bizim için çok önemli. Kayyım siyasetinin ortadan kaldırılması için çok güçlü bir çalışmaya ihtiyacımız var. Bu çalışmaya şimdiden başlayarak güçlü sonuç almak istiyoruz. Çünkü yerel seçimler iktidarın planlarının başında geliyor. Yerinden, yerelden, demokratik bir yerel yönetim inşasını başlatmak zorundayız. İnanıyoruz ve bu konuda kararlıyız. Seçimlerde bunlara bir kez kaybettireceğiz, mutlaka kazanacağız. Bu seçimler geçmişteki seçimlerden çok farklı olmak zorunda. Yürüttüğümüz siyaseti tekrar güncelleyeceğiz, değerlendireceğiz, ona göre yol haritamızı belirleyeceğiz. Bütün demokrasi güçleri ve emek güçleriyle bu mücadeleyi etkili bir şekilde yürütmeye çalışacağız.
Meydanlar boş değil, Yeşil Sol Partiyi her an her yerde karşınızda göreceksiniz
Erdoğan ve Cumhur İttifakına bir kez daha söylemek istiyoruz. Meydanlar boş değil, muhalefet dağılmış değil. Yeşil Sol Partiyi her an her yerde karşınızda göreceksiniz. Sizinle mücadelemiz devam edecek. Her ne kadar Meclis çoğunluğu onlarda olsa da, Erdoğan cumhurbaşkanı seçilmiş olsa da ülkede yüzde 50’den fazla insanın değişim istediğini çok iyi biliyoruz. Sokakta, sahada tablo budur. Seçim sonuçları her şey değildir, asıl olan sokaktaki mücadelenin örgütlenmesidir. Toplumsal değişimin sesi olmaya, Yeşil Sol Parti’yi bahsettiğimiz ilişkiler çerçevesinde yeniden güncellemeye çalışacağız. AKP-MHP iktidarı asla bu meydanların boş olduğunu düşünemeyecek. Yeşil Sol Parti bu mücadelenin en etkili şekilde sözcüsü olmaya devam edecek.
Gençler gelin mücadeleye ortak olun, değişimin öznesi olun
Sevgili gençler ve kadınlar, bu ülkede yaklaşık 6 milyon seçmen vardı. Belki Yeşil Sol Parti olarak arkadaşlarımıza, dostlarımıza ulaşamadık. Ancak önümüzdeki dönemde şöyle bir kaygıya kapılmayın. Yaşlanmış, tutuculaşmış, ağırlaşmış siyasi kadroların karşısında umutsuzluğa kapılmayın, umut sizlerde. Ancak değişim isteyen herkes mücadelenin parçası olmak zorunda. Olmazsak izleyici hale geliyoruz. İzleyerek bir değişim sağlayamıyoruz. Herhangi bir partiyle de olabilir ama mücadeleye ortak, değişimin öznesi olmadan Türkiye'deki mevcut durumu değiştiremeyiz. Gelin dışarıda gelecek aramak yerine, bu ülkenin topraklarındaki değişime siz de katılın, omuz omuza mücadele edelim.
Kadınlarla omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz
Kadın yoldaşlarım, Türkiye’deki değişim sürecinin en önemli aktörünün siz kadınlar olduğunu biliyoruz. Kadınlar bütün renkleri, kimlikleri, özgünlükleriyle dünyada ve Türkiye'de değişimin adresi ve merkezi oldular. İran’da başlayan kadın mücadelesinde “jin jiyan azadî” sloganı bütün dünyada evrensel bir slogan haline geldi. Bu evrensel sloganı hem yerel seçimde hem de mücadele içinde kadın yoldaşlarımızla birlikte omuz omuza durarak yükseltmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz. Emekçi kardeşlerim; Türkiye’de emeğin örgütlenmesi konusunda her türlü engel var, sendikalaşma önünde engeller var, emeklilerin örgütlenmesi önünde engeller var. Bu engellerin ortadan kaldırılması için yan yana ortak mücadele etmek hepimizin görevi. Bu görevi kimsenin sağına soluna bakmadan, küçümsemeden, ortak olarak yürütmek hepimizin tarihsel görevidir. O nedenle emekçilerle yan yana mücadele etmeye varız.
Yeşil Sol Parti ana muhalefet olma iddiasında
Son olarak şunları söylemek istiyorum. Kimse burada moral bozukluğu içinde olmasın, umutsuzluğa kapılmasın. Baskıcı, tekçi, ırkçı, ötekileştirici rejim karşısında mültecilere yönelik başta olmak üzere her türlü ayrımcılığa karşı mücadele etmek hepimizin ortak görevi olsun. Bu görevi hem Meclis’te hem de alanlarda mücadeleyi ortaklaştırarak yapmamız gerekiyor. O nedenle Türkiye’de ana muhalefet partisi olma iddiasını biz Yeşil Sol Parti’de görüyoruz. Umudumuz ve inancımızın kaynağı da bu mücadelede direnişin sembolü olan insanlarla, direnişin tarihinden gelen insanlarla birlikte olmamızdır. Bu mücadeleyi o anlamda daha güçlendirerek devam ettireceğimize inanıyoruz. Bu bozuk düzeni birlikte değiştireceğimize inanıyoruz. Hepinize sevgiyle selamlıyorum, iyi ki geldiniz!
4 Temmuz 2023