İktidarın çoklu krizine karşı barış, demokrasi ve eşit yurttaşlık için çoklu ve ortak mücadele!

11-12 Kasım 2021'de Ankara'da yapılan Parti Meclisi toplantımızın sonuç bildirgesi:

Parti Meclisi toplantımızı, 27 Eylül’de kamuoyu ile paylaştığımız Demokrasiye Çağrı Deklarasyonu’nun toplumun tüm kesimlerinde yarattığı olumlu tepkilerin verdiği özgüvenle; Ağrı’dan Tekirdağ’a, Van’dan Bursa’ya, Batman’dan Antalya’ya kadar tüm miting ve buluşmalarımıza katılan halklarımızın yarattığı umut ve coşkuyla 11-12 Kasım 2021’de Ankara’da gerçekleştirdik.

HDP’ye karşı yürütülen saldırıların Kobanî Kumpas Davası ve kapatma davasıyla hız kazandığı bir dönemde ‘Hep Birlikte’ ve ‘HDP’liyiz, Her Yerdeyiz’ diyen halklarımız, partimizin etrafında kenetlenmiş ve eylem ve etkinliklere güçlü katılımıyla iktidarın saldırılarına karşı nasıl durulması gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Bu katılım ve inanç aynı zamanda halklarımızın partisi olan HDP’yi daha kararlı hale getirmekte, umudumuzu büyütmektedir. Toplumumuzun iktidardan kurtulma ve değişim talebi, bu uğurda verdiği mücadele demokratik dönüşümü müjdelemekte ve bizlerin mücadeleyi yükseltme azim ve kararlılığını artırmaktadır. Parti Meclisimiz bu özgüven, umut ve coşkuyla önemli siyasal tespitler yapmış ve ortak kararlara varmıştır. 

AKP-MHP ittifakı, sınır tanımayan çoklu kriz düzenini sürdürmektedir

İktidar bloku sadece Türkiye’deki kimlikler ve toplumsal kesimlere karşı değil Ortadoğu’daki tüm farklılıklara karşı şiddet ve baskı politikalarını daha pervasız bir şekilde sürdürmeye devam etmektedir. Türkiye ve Ortadoğu’da savaş ve çatışmayla ayakta durmaya çalışan, bölge halkları şiddet sarmalından çıkmasın diye dünyanın dört bir yanında savaş diplomasisi yürüten ve kapı kapı dolaşıp Kürtlere karşı saldırı icazeti arayan AKP-MHP ittifakı, ömrünü uzatmak için Türkiye halklarına ait kaynakları küresel güçlere taviz olarak sunmaktadır. Bunun karşılığında Türkiye’de iktidarını kurtarmayı ve Ortadoğu’da ise istikrarsızlığı derinleştirmeyi amaçlamaktadır. Kendi geleceğini, varlığını savaşla yeniden tesis etmeye çalışan ve bunu yaparken de Kürt düşmanlığını yeniden üreten iktidarın bu politikalarının esasen Türkiye ve Ortadoğu halkları için acı, düşmanlık ve geleceksizlikten başka bir sonuç üretmeyeceği ortadadır. Ortadoğu halklarını geleceksiz bırakan küresel güçler arasındaki krizi derinleştiren iktidar kavgalarının süreklileşmesi, bölge halkları açısından yıkımlara ve acılara neden olmaktadır. Küresel güçlerin halkların inşa etmek istediği alternatif yaşam modellerine yönelik saldırılarının yoğunlaşması, özgür gelecek inşasının önündeki en büyük engeldir.

Neredeyse her hafta Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarına yönelik suikastlardan pek çok insan etkilenmekte, bu saldırılarla Kürt coğrafyası insansızlaştırılmak istenmektedir. Son olarak Kuzey-Doğu Suriye’nin önemli kanaat önderlerinden Yusuf Gulo ve ailesinden iki kişi, iktidarın saldırgan politikaları sonucunda yaşamını yitirmiştir. Gulo Ailesi ve Kuzey-Doğu Suriye halkları ile yönetimine başsağlığı diliyor, Rojava’ya yönelik ve özellikle sivilleri hedef alan her türlü saldırıyı bir kez daha kınıyoruz. Ayrıca Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarına yönelik askeri operasyonlarda savaş suçu olarak görülen kimyasal silah kullanımı iddialarının Bölge Yönetimi tarafından ciddi bir şekilde araştırılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. 

Savaş politikaları neticesinde topraklarını terk ederek mülteci durumuna düşen ve en son Polonya-Belarus sınırındaki dramı yaşayan insanların çektiği zorluk ve acı, çatışmaların halklara maliyetini bir kez daha ortaya koymuştur. Ortadoğu’da sürdürülen savaş, talan ve baskı politikasının yarattığı bu zorunlu göç ve yerinden edilme ne Kürt halkının ne de bölge ve Dünya halklarının kaderidir. Halklarımızın yazgısının kendi iradeleri dışında savaş politikalarıyla ve göçle/mültecilikle ortaklaştırılma çabasının sürdürülemeyeceği açıktır.

Ortadoğu’da savaş ve talan; halklarımıza daha fazla sömürü, baskı ve ayrımcılık

İktidarın savaş ve talan politikası Türkiye halkları açısından daha fazla sömürü, baskı ve ayrımcılık olarak yaşanmaktadır. Bu çoklu krizi her gün yeniden üreten iktidar ve Saray rejimi meşruiyetini yitirmiştir. AKP-MHP ittifakının savaş ve baskı politikaları emekçiyi daha fazla sömürmeye ve yoksullaştırmaya, kadınların yüzyıllardır mücadeleyle elde ettiği kazanımları yok saymaya, halkların mülteciliğini bir kural haline getirmeye ve rant politikalarıyla doğanın talanına devam etmektedir. İktidara oy verenler de dahil bütün ezilenler toplumsal ve siyasal yaşamın dışına daha fazla atılmaya çalışılmakta; ayrımcılığa maruz kalmakta, sesleri kısılmakta ve her bir toplumsal kesim iktidar blokunun hedefi haline gelerek düşmanlaştırılmaktadır.

25 milyon yurttaşın açlık sınırının altında yaşadığı, 35 milyon yurttaşın finans merkezlerine borçlu olduğu, her iki gençten ve kadından birinin işsiz bırakıldığı, her sabah yeni bir zam haberine uyanılan, insanların ekonomik nedenlerden dolayı intihar ettiği bu dönemde; Merkezi Yönetim Bütçesi adaletsiz vergilerle kaynakları halktan toplayarak sermayeye, faiz lobilerine, yandaş müteahhitlere, Saray ve savaş harcamalarına aktarmaktadır. Bu haliyle 2022 Merkezi Yönetim Bütçesi silah lobilerini, Saray rejimine yakın sermayeyi ve Saray’ı zengin ederken; toplum için daha fazla işçi cinayeti, daha fazla zam, daha fazla işsizlik, güvencesizlik ve yoksulluktan başka bir şey getirmeyecektir. Buna karşılık halklarımızla birlikte hazırladığımız “Halkın Bütçesi” bu ülkenin ekonomik sorunlarının çözüm anahtarı ve demokratik dönüşümün ekonomik politikasıdır. Parti olarak bütçe görüşmeleri süresince ve sonrasında etkili muhalefetimizi ve eylemliliğimizi büyütmeye ve halkların yararına olan çözüm önerilerimizi ortaya koymaya ve Halkın Bütçesi’ni savunmaya devam edeceğiz.

Kendisi gibi düşünmeyen, kendisine biat etmeyen herkesi hedef alan; parti kapatmayla, tutuklamayla, sürgünle, yaşam hakkı tanımamayla tehdit eden; toplum üzerindeki her tür sömürüyü derinleştiren bu iktidar karşısında tek çözüm Türkiye halklarının farklılıklar içinde mücadele birliğini sağlaması ve bunu yapabilecek kudreti olduğuna inancını yeniden ve birlikte kazanmasıdır. Muhalefet partilerine ve demokrasi güçlerine düşen sorumluluk ise bu farklılıkları bir arada tutacak demokratik ve barışçıl politikalara ısrarla sahip çıkmak ve anti-demokratik ve hukuk dışı uygulamalara son vermeyi öncelikli siyasal ve toplumsal meram haline getirmektir.

HDP’yi savunacağız, onurlu yürüyüşümüzü sürdüreceğiz

AKP ve küçük ortağı MHP’nin talimatlarıyla partimize karşı açılan kapatma davasında gelinen aşamayı değerlendiren Parti Meclisimiz, HDP’nin demokrasi mücadelesindeki öncü ve kurucu rolünün ne kumpas davalarıyla ne de tutuklama ve kapatma dosyalarıyla engellenebileceğini bir kez daha ortaya koymuştur. Partimize yönelik bu saldırılar meşru olmadığı gibi yasal ve hukuki de değildir. Saldırılara karşı partimizi sahiplenen Türkiye halkları, hem Kobanî Kumpas Davasında hem de kapatma davasında verilmesi gereken asıl kararı vermiştir. Partimiz halklar, inançlar, kadınlar, gençler, ezilenler için demokratik dönüşümün tek alternatif yaşam umududur ve halkların birlikte yaşam arzusu bu umudun can suyudur.

İktidarın bu saldırıları HDP’yi zayıflatmamış, aksine halkların büyük sahiplenmesi sayesinde daha da güçlendirmiştir. Türkiye’ye kalıcı bir barışın gelmesi, eşit yurttaşlığın tesis edilmesi, doğa talanının önüne geçilmesi, emek sömürüsünün son bulması ve kimliklerin özgürleşmesi için yolumuza daha da güçlenerek devam edeceğiz. Bedeli ne olursa olsun HDP’yi savunacağız ve onurlu yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Bu, büyük bedellerle demokratik siyaseti sahiplenen halklarımızın tüm Türkiye halklarına karşı borcudur, borcumuzdur.

İktidarın çoklu krizine karşı barış, demokrasi ve eşit yurttaşlık için çoklu ve ortak mücadele

Bizler; Kürtler özgürleşmeden Türkiye halklarının, kadınlar özgürleşmeden insanlığın, çocuklar özgürleşmeden geleceğin, doğa özgürleşmeden toplumun özgürleşmeyeceğinin farkındayız. Bu inanç ve bilinçle, halklarımızla ve tüm ezilen kesimlerle birlikte barışın, demokrasinin ve eşit yurttaşlığın yolunu inşa etme kararlılığımızı sürdürüyoruz. Bu yol; yurt hakkı elinden alınan üniversiteli gençlerden pandemi döneminde çalışamayan sanatçılara, doğası beton ve maden sahası olarak görülenlerden dereleri HES’lere dönüştürülenlere, cezaevlerinde tecrit, işkence ve hak ihlallerine maruz kalanlardan kadın cinayetleriyle yaşamını yitirenlere, kâğıt toplayan emekçilerden fabrikalarda emeği sömürülen işçilere, cinsiyet kimlikleri mücadelesi yürütenlerden cinsel yönelimi nedeniyle nefret söylemi ve şiddete maruz kalanlara, sağlamcı ideolojiyle yok sayılan engellilerden pek çok kentte aylardır direnen emekçilere, yok sayılan Aleviler, Hristiyanlar, Êzidilerden eşitlik ve eşdeğerlik temelinde var olma mücadelesi yürüten Kürtlere kadar tekçi rejimin düşmanlaştırıcı politikalarından nasibini alan tüm halkların yoludur. Bizler, neredeyse yaşamın her alanında süren bu mücadele ve direnişin cüretkârlığını ısrarla sahiplenmeye devam ediyoruz.

27 Eylül’de kamuoyu ile paylaştığımız Demokrasiye Çağrı Deklarasyonu’nun toplumda gördüğü karşılık umudumuzu büyütmektedir. Toplumsal sessizliği kırmaya çalışan halklarımıza, sivil toplum örgütlerine, demokrasi güçlerine mücadeleyi ortaklaştırma çağrısı anlamına gelen bu ses; barışı, demokrasiyi ve eşit yurttaşlığı birlikte inşa etme çağrısıdır. Partimiz bu süreçte, Demokrasiye Çağrı Deklarasyonumuza destek veren, birlikte mücadele etme kararlılığını ifade eden, toplumsal ve siyasal ilişkilerin ortaklaşması için her türlü sorumluluğu almaya hazır olduğunu paylaşan bütün emek ve demokrasi güçlerinin ve dostlarımızın varlığıyla istikametini daha güçlü kılmıştır.

HDP, Demokrasi İttifakı’nın güçlenmesi için üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmekten asla geri durmayacaktır. Partimiz, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu çoklu kriz karşısında demokrasi ittifakının kurucu emektarlarından biri olmaya devam edecektir. Türkiye halklarının en geniş biçimde kendisini ifade edebileceği bir ittifak ruhu en önemli ilkemiz, en büyük talebimizdir.

Türkiye’yi değiştirme, umutlu ve özgür bir geleceğe taşıma gücümüzü ve inancımızı koruyarak kurucu rolümüzün bilinciyle ve ısrarla “Şimdi HDP Zamanı” sloganıyla örgütlenme çalışmalarımızı kesintisiz olarak sürdüreceğiz. Demokrasi İttifakı’nı toplumsallaştırmak ve yaygın ve dirençli bir demokrasi hattını örmek için tüm il ve ilçe örgütlerimiz ile tüm halklarımızın ortak bir öncülük rolünü üstleneceğine olan inancımız tamdır. Varlık gerekçesi ortak mücadele olan partimizin birikimi, tecrübesi ve açığa çıkardığı miras ışığında mücadele değerlerimizi emek ve demokrasi güçleriyle daha fazla ortaklaştırmaya devam edeceğiz. Ancak böylesi bir birliktelik ve ittifak; faşizme, savaşa, sömürü ve tektipçi düzene karşı yeni bir geleceği inşa etmemizin yolunu açabilir, demokratik dönüşümü sağlayabilir ve 25 Kasım’da daha güçlü bir şekilde “erkek-devlet şiddetine, savaşa, yoksulluğa karşı her yerdeyiz” şiarıyla alanlara çıkacak kadınların ve sesleri her geçen gün daha fazla bastırılan herkesin sesi olabilir.

Halkların Demokratik Partisi
Parti Meclisi
13 Kasım 2021