3 Şubatta Bakırköy Özgürlük Meydanındayız

Parti Sözcümüz Saruhan Oluç ve milletvekillerimiz HDP'nin 3 Şubat'ta İstanbul'da düzenleyeceği mitinge ilişkin basın toplantısı yaptı. İstanbul İl binamızda düzenlenen toplantıda konuşan milletvekillerimiz, şu ifadeleri kullandı: 

Saruhan Oluç:

3 Şubat’ta İstanbul’da Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda saat 13:00’te bir miting planlıyoruz. Bu miting “Emek, Barış, Adalet” başlıklı bir miting olacaktır ve esas itibariyle AKP-MHP ittifakını geriletecek, faşizmi sınırlayacak, iktidar alanını daraltacak adımları atmak üzere bir miting olacaktır. Bu mitingin temel konularından bir tanesi de elbette ki, bugün 77. gününde olan Hakkari vekilimiz Leyla Güven’in açlık grevidir. Leyla Güven’in durumu ne yazık ki kritik eşiği aşmıştır, kendisi ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıyadır.

Tecridin sürmesi savaşın sürmesi demektir

Leyla Güven Hakkari’nin iradesidir, vekildir ve oradaki yerel mahkemenin yasama hakkı üzerinde kurduğu tahakküm ve vesayet nedeniyle Leyla Güven rehindir. Leyla Güven’in açlık grevi kendisiyle ilgili değildir. Bu açlık grevinin temel nedeni İmralı’da Nisan 2015’ten bu yana Sayın Öcalan’a yönelik uygulanan ağır tecridin sona erdirilmesidir. Leyla Güven de, bizler de gayet iyi biliyoruz ki, bu insanlık ve hukuk dışı tecrit sadece bir kişiye değil tüm Kürt halkına yöneliktir. Nerede yaşarsa yaşasın, Kürt halkının her bir ferdine yönelik ağır bir tecrittir, ağır bir gözdağıdır. Bu kabul edilemez. Tecridin sürmesi demek barışın gerçekleşmemesi, savaşın sürmesi demektir. Sorunlarımızın konuşarak değil çatışarak çözülmesi anlayışının sürmesi demektir. Leyla Güven bu yüzden barış için bedenini açlığa yatırmıştır. 77. günündedir. 

Seçim çalışmalarınızda her Kürt yurttaş size Leyla Güven'i hatırlatacak Binali Yıldırım

Bir kez daha Leyla Güven’in üyesi olduğu Meclis'in Başkanı Binali Yıldırım’a sesleniyorum. Meclis Başkanı olarak bugüne kadar Meclis'in üyesi olan bir kişi hakkında en ufak bir girişimde bulunmadınız. Yerel mahkemenin Güven’in yasama hakkı üzerinde uyguladığı tahakküm ve vesayet karşısında en ufak bir girişimde bulunmadınız. Aday olduğunuz için istifanızı bekliyoruz, ama istifadan önce Leyla Güven için hayırlı bir iş yapın. Birkaç gününüz kaldı. Bunun vebali de boynunuzdadır. İstanbul’un mahallelerine, ilçelerine seçim çalışması için çıktığınızda, her bir Kürt yurttaş size bunu bir kez daha hatırlatacaktır. Sadece Meclis Başkanı'na çağrıda bulunmuyorum.

Bağımsız doktor heyetlerine izin verin 

Adalet Bakanlığına da çağrıda bulunuyorum. Leyla Güven tıbbi müdahaleyi reddetti ve TTB’nin bağımsız heyetine muayene olacağını söyledi. Ancak Adalet Bakanlığı bugüne kadar aldığımız bilgiler doğrultusunda, bağımsız doktor heyetinin yanına girmesine izin vermemiştir. Bir kez daha Adalet Bakanı’na sesleniyoruz: Bir milletvekilinin durumunun bu şekilde daha fazla sürmesine izin vermeyin. Bağımsız doktor heyetinin yanına gitmesine, Güven’in sağlık sorunlarıyla ilgilenmesine izin verin. Aksi takdirde yaşanan tüm olumsuzluğun bir sorumlusu da siz olacaksınız. Elbette sadece siz değilsiniz sorumlu. Sizin bütün iktidarınız sorumlu. En başta da Cumhurbaşkanı sıfatıyla AKP Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın sorumlu olduğunu biliyoruz.  

Sessiz kalırsanız yaşanan olumsuzlukların ortağı olursunuz

Türkiye’deki tüm barolara, tüm insan hakları kuruluşlarına, siyasi partilere, STK’lara çağrıda bulunuyoruz. 77 gün oldu, kritik eşik aşıldı. Sessiz kalmayın. Sadece Leyla Güven değil. Cezaevlerinde 200 civarında insan açlık grevinde. Bu sorunun çözülmesi için adım atılması gerekir. Bu atılacak adım insani ve hukuki bir adımdır, politik değildir. Tamamen insanlık değerlerini ve hukuk ilkelerini konuşuyoruz. Bu konuda daha fazla sessiz kalırsanız, yaşanan olumsuzlukların ortağı olacaksınız.

Uluslararası alandaki bütün kurum ve kuruluşlara bir kez daha sesleniyoruz. Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu, uluslararası alandaki insan hakları ve hukuk örgütleri, CPT ve diğerleri... Bu konuda daha fazla sessiz kalmayın. Kritik eşik aşıldı. Herkes üzerine düşeni yapmalıdır ve bir an evvel sonuç alınması için adım atılmalıdır. 

Emek, Barış ve Adalet Mitingi’ne tüm yurttaşları bekliyoruz

Biz bütün bunları da konuşacağımız Emek, Barış ve Adalet Mitingi’ne tüm yurttaşları bekliyoruz. Mesele açlık grevlerinin yanında, AKP-MHP ittifakının bütün halklara, yoksullara emekçilere, ezilenlere yönelik saldırılarına cevap vermektir. Mesele bir toplumsal adalet arayışıdır. Mesele ekonomi dahil tüm alanlarda toplumsal adalet arayışını sürdürmektir. Bu konuda atılacak her adım 31 Mart yerel seçimlerinde AKP-MHP ittifakının egemenlik alanını daraltacak sonuçlar ortaya çıkaracaktır. 

3 Şubat’ta Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda yapılacak olan miting emek, özgürlük, demokrasi güçlerinin, emek, özgürlük, barış ve adalet arayışının önemli bir ortaklığı olacaktır. Hep birlikte sesimizi yükseltmek toplumsal muhalefet açısından son derece önemlidir. 

Meral Danış Beştaş: 

Çağrımızı yaparken mitingin bu dönemeçte yerel seçimler öncesinde, ama en önemlisi açlık grevlerinin her gün uluslararasılaştığı, direnişin büyüdüğü, herkesin yüreği ağzında cezaevlerinden gelecek kötü bir haberden ürktüğü bir ortamda yapılıyor. 

Leyla Güven milletvekilidir. Hakkari halkının iradesi olarak adaletsiz ve hukuksuz bir şekilde rehin tutulmaya devam ediliyor. Onun yeri halkın yanıdır ve parlamento çalışmalarıdır. Onu içeride tutan siyasi akıl ile bugün açlık grevine sessizliği devam ettiren zihniyet ve siyaset aynı noktadadır. Cuma günü Leyla Güven’in yine duruşması var, bu rehinelik durumunun son bulması gerekiyor. 

Milyonların yüreği Leyla’nın yüreği ile beraber atıyor

Leyla Güven 7 Kasım’daki duruşmasında  "Ben bundan sonra mahkemelere çıkmıyorum, açlık grevine başlıyorum, mutlak tecrit son bulana kadar da devam edeceğim." dedi. Kritik eşik 60lı günlerdir ve bugün 77. gün. Artık sağlık durumu aile görüşüne çıkamayacak kadar kötüleşmiştir. Şu anda milyonların canı yanıyor. Milyonların yüreği Leyla’nın yüreği ile beraber atıyor. 

Bu yükü sadece Leyla Güven’in omuzlarına bırakmamamız lazım

Şu anda onlarca cezaevinde 200'ü aşkın siyasi mahpus açlık grevinde. En son Selma Irmak ve Sebahat Tuncel süresiz, dönüşümsüz açlık grevinde. Strazburg’da, Erbil’de devam eden açlık grevleri var. Çok hızlı bir yayılma halinde. Eğer mutlak tecridin kırılmasına dair adım atmazsanız toplumsal tepki çok büyük olacaktır dedik. Bunu tekrar ediyoruz. Leyla hepimiz adına direniyor. Kendisi adına direnmiyor. Açlık grevi dört duvar arasında yürütülen bir direniş yöntemidir. Çünkü onların başkaca direniş yöntemleri yoktur dört duvar arasında. Bu yükü sadece Leyla Güven’in omuzlarına bırakmamamız lazım. Bu ağır yükü milyonlar adına yüklenmiş Leyla Güven. Ona güveniyoruz. İradesi, kararlılığı, direnişi önünde saygıyla eğiliyoruz. Bize de düşen çok şey var. Bizler onunla birlikte direnişi büyütmek ve alanlarda, her yerde sesi yükseltmek zorundayız. 

AKP tecridi tüm topluma yaymış vaziyette

Tecrit görünmez kılınmaya çalışılıyor, ama İmralı’da 99’dan beri uygulanan bir tecrit var. Son 3 yıldır mutlak hale dönüştürüldü. Hiçbir izahı olmayan mutlak tecritle karşı karşıyayız. Ne aile ne telefon ne avukat ziyareti talepleri karşılanıyor. Tümüyle siyasi bir kararla karşı karşıyayız. Tecrit savaş demektir. Savaşın devam etmesi demektir. Tecrit acıdır, inkardır, asimilasyondur, ölümdür, eşitsizliktir, ayrımcılıktır. AKP bütün bunları bir arada yapıyor. AKP tecridi tüm topluma yaymış vaziyette. Şu anda bizler, milyonlar dışarıdayız, ama dört yandan izleniyoruz. Korku imparatorluğu demektir bu. 

AKP topluma kötülük yapıyor

AKP kötüdür. AKP topluma kötülük yapıyor. AKP Türkiye yurttaşlarının tümüne büyük bir kötülük yapıyor. Tecridi devam ettirerek, hak ve özgürlükleri inkar ederek, iyinin karşısında kötüyü temsil eden bir iktidardır. 

Erdoğan dönemin Margaret Thatcher’ı 

Biz HDP olarak ilk günden itibaren şunu söyledik. “Leyla Güven Haklıdır Tecrit Kalkmalıdır.” Dünyanın dört bir yanında milyonların sahiplendiği bir taleptir. 1981 yılında Bobby Sands, İrlandalı milletvekili, 66. gününde yaşamını yitirmişti. Aradan çok uzun yıllar geçti. Bugün Erdoğan o dönemin Margaret Thatcher’ı yerine ölümü izliyor. Sorumluluğu neredeyse bize, Leyla Güven’e yükleyecek kadar büyük bir aymazlık içindedir.

Bu mesele sadece Kürtlerin meselesi değil

Şu anda hepimizin tek bir görevi var o da Leyla Güven’in sesini, çığlığını her yere duyurmak,  onu sahiplenmektir. Biz arkadaşımızın ve yüzlerce arkadaşımızın tecride karşı hak ve özgürlüklerden yana, adaletten yana, insandan yana olan bu direnişini büyütmek direnişe ses vermek ve yanıt verilmesini talep etmek zorundayız. Bunu yapıyoruz, ama daha büyük yapmalıyız. 

3 Şubat’taki miting buna vesile olacaktır. Bu mesele sadece Kürtlerin meselesi değil. Türkiye’de yaşayan 81 milyon yurttaşın meselesidir. Tecridi devam ettiren akıl işçiye ölümü, kadına tacizi ve tecavüzü, ölümü dayatıyor. Çocuklara ölüm dışında, haksızlık hukuksuzluk dışında bir seçenek bırakmıyor. Bizim temel şiarlarımızdan biri tabii ki bu faşist ittifakı, savaş koalisyonunu geriletmektir. Bu nedenle mitingde bir araya gelmemiz çok önemlidir. Bizim bu açlık grevlerine, bu hukuksuzluğa, bu dikta rejimine karşı sözümüzü söyleme günü olsun 3 Şubat. 3 Şubat'ta 100 binlerle Bakırköy’de buluşalım, bunları duymak ve görmek istemeyen iktidara mesajımızı en güçlü şekilde verelim.

Leyla’nın ölmesini beklemeyelim

Adalet Bakanı ne iş yapıyor? Soru önergelerimize, bu kadar büyük çığlığa rağmen ısrarını sürdürüyor. Kendi sorumluluğundaki cezaevlerinde işkence devam ediyor, açlık grevleri ölüm sınırında, ama Bakan sessiz. Adalet Bakanı bir an önce direnişi bitirecek taleplere yanıt vermek zorundadır. 

Bu ülkede tabii ki hak kazanacak, adalet kazanacak, özgürlükler kazanacak. Bunun için bize de düşen çok şey var. Sorumluluğumuzu yerine getirelim ve Leyla’nın ölmesini beklemeyelim. Bunu söylerken çok zorlanıyorum, ama hepimizin yüreği ağzında. Bunu hiçbirimiz kaldıramayız. Bu toplumsal kırılmanın ve içinde bulunduğumuz kritik eşiğin herkes farkında olsun. 

Remziye Tosun:

Hevalên çapemeniyê, wek hûn jî dizanin rojeva me Leyla Guven e. Leyla Guven ev 77 roj e di greva birçîbûnê de ye. Nêzî 300 heval jî li zindanên Tirkiyeyê û Kurdistanê, di greva birçîbûnê de ne. Her roj gav bi gav rewşa wan giran dibe. Her roj, her gav, dengên xirab wê ji zindanan werin me. Em jî li ber vê berteka xwe nîşan didin. Em jî li çalakiya Leyla Guven û 300 hevalên li zindanan xwedî derdikevin. Em jî dibêjin muxatabê dengên xerab ên zindanan Recep Tayyip Edrogan û tifaqa AKP-MHPê ye. Ji ber vê yekê em bangî hemû gelê xwe dikin. Em dibêjin roja 3ê mehê, hemû gelê Stenbolê xwedî li çalakiya Leyla Guven û çalakiya zindanan derkevin. Em bibin qêrîna Leyla Guven û qêrîna zindanan û tecrîdê hilweşînin. 

Wekî hûn hî dizanin ji sala 1999an vir de, Birêz Ocalan di bin tecrîdeke giran de ye. Nêzî 20 sal e Birêz Ocalan li Îmraliyê bi tecrîdeke giran, bi ewreke tarî tê tecrîdkirin. Ev tecrîd di 3 salên paşiyê, li hemû Tirkiyeyê û Kurdistanê belav bûye. Mînak ev tecrîd li Cizîr û Sûr û Nisêbînê belav bûye. Bi sedan cenazeyên ciwanan bi rojan li erdê man. Mîna cenazeyê Dayika Taybet bi rojan li erdê ma. Ev hemû girêdayî tecrîdê ne. Em hemû bi hev re li çalakiya ku Leyla Guven pêşengiyê dike û çalakiya li zindanan xwedî derkevin. Em dest bidin hev û roja 3ê mehê, li Qada Bakirkoyê li çalakiya zindanan xwedî derkevin û em bibin qêrîna zindanan û em bi hev re tecrîdê hilweşînin. 

23 Ocak 2019