Günay: Hedef alınan Türkiye’nin birleşik demokratik siyaset cephesidir

Parti Sözcümüz Ebru Günay, genel merkezimizde MYK toplantımız devam ederken bir basın toplantısı düzenledi. Günay açıklamasında şunları söyledi: 

Ankara Adliyesinde suç işlendi

Gözaltına alınan 20 arkadaşımızdan 17’si hiçbir hukuki dayanak olmadan tutuklandı. Ankara Adliyesinde dün gece boyunca suç işlendi. Günlerdir gözaltında tutulan arkadaşlarımız tam 24 saat adliyede tutuldular. Asılsız iddialarla gözaltında tutulan arkadaşlarımızın avukat görüşleri kısıtlandı. Ortada somut hiçbir delil yokken, uydurulmuş iddialarla savcılık tutuklama talep etti ve Başsavcının emri ile milletvekilleri adliyeye alınmadı. İfadeler alınırken Adliye binası polis ablukasında tutuldu.

Hedef alınan Türkiye’nin birleşik demokratik siyaset cephesidir

Tutuklama kararı bizleri hiç şaşırtmadı. Zaten kararların o adliye binalarında alınmadığını çok iyi biliyoruz. Günlerdir yandaş TV ve gazetelerin haberleriyle adeta iddianameler yazılıyor ve tutuklama müzakereleri hazırlanıyordu. Bu tutuklamalar HDP’nin çoklu ve renkli yapısını hedeflemiştir. Hedefe konan Türkiye’nin birleşik demokratik siyaset cephesidir. Birliğimizi ve bütünlüğümüzü bozamayacaksınız. Bunların hepsinin hesabı tek tek sorulacak. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Bugün gerçekleştirmekte olduğumuz Merkez Yürütme Kurulu toplantımızda başta, partimizin önceki dönem MYK üyelerine ve yöneticilerine yönelik gerçekleştirilen siyasi darbe olmak üzere gündemdeki birçok konuyu değerlendirdik ve önemli sonuçlara da ulaştık. Yeni döneme ilişkin kararlarımız sizlere daha sonra açıklanacaktır. 

İktidar zulüm ve zorbalığa başvurdukça ve saldırganlaştıkça daha fazla kaybedecek

Türkiye tarihinin en despotik ve toplum düşmanı iktidarı olan AKP-MHP bloğu, iç ve dış politikada sıkıştıkça, başta partimiz olmak üzere kendisine muhalif olan her kesime karşı saldırılarını pervasız bir şekilde sürdürüyor. Topluma anlatacak bir başarı hikayesi kalmayan bu iktidar, toplumsal meşruiyetini yitirdikçe, kaybettikçe saldırganlaşıyor ve toplumun tüm kesimlerine karşı zulmünü arttırıyor. Ama zulüm ve zorbalığa başvurdukça ve saldırganlaştıkça da daha fazla kaybedecek. 

İki köylü tıpkı Latin Amerika diktatörlükleri zamanındaki gibi helikopterden atıldı 

Bu ülkenin gündemlerinden biri artık maalesef işkence. Biliyorsunuz, Van’ın Çatak ilçesinde 11 Eylül’de köylülerin gözleri önünde tarlada çalışırken özel harekatçılar ve askerler tarafından gözaltına alınan ve hakaretlerden sonra helikoptere bindirilen Osman Şiban ve Servet Turgut adlı iki yurttaş görülmemiş işkencelere maruz kaldıkları için hastanede yoğun bakıma alındılar. Hastaneye götürenler kolluk kuvvetleriydi ve yatışları yapılırken yaralanma sebebi kayıtlara 'helikopterden atılma' olarak geçildi. İki köylü tıpkı Latin Amerika diktatörlükleri zamanındaki gibi helikopterden atma işkencesine maruz kaldılar. O işkencelere maruz kalan 7 çocuk babası Servet Turgut önceki gün yaşamını yitirdi. Osman Şiban ise hafızasını yitirmiş durumda.

Kolluk güçlerinin yaptığı işkence sonucu hayatını kaybeden bir insanın taziyesini polis bastı 

Yaşamını yitiren Servet Turgut’un taziyesinde konuşan kardeşinin konuşmasının kesilmesi, vekillerimize yapılan had bilmez hakaretler faşizmin geldiği boyutu göstermektedir. Düşünebiliyor musunuz bu ülkede ağabeyi kolluk güçlerinin işkenceleri sonucu katledilen bir insanın, taziyede konuşmasına kameralar önünde lümpence müdahale edildi. Köylülerin nasıl insanlık dışı bir işkenceye maruz kaldığını anlamak isteyenlerin, Van'da polisin taziyeyi bastığı ana ait görüntüleri izlemeleri yeterlidir. 

Helikopterden atılan bu ülkenin vicdanı, ahlakı ve insanlığıdır

Van'da helikopterden atılan bu ülkenin vicdanı, ahlakı ve insanlığıdır. Elini kolunu sallayarak işkence yapmak, gündüz ortası insanları helikopterden atmak; siyasi tüm kurumlarına keyfi baskı, gözaltı ve tutuklamalar yapmak, adaleti sağlamak için devrede olması gereken hukuku bir silah olarak muhalefete karşı kullanmak bu iktidar için artık sıradanlaşmıştır.

Hitler'in Almanyası’nda, Mussolini'nin İtalyası’nda, Franko'nun İspanyası’nda yaşananlar bugün Türkiye’de yaşanıyor

AKP-MHP ittifakı ve görünür-görünmez küçük ortakları ve yandaşları Türkiye siyasi tarihine adlarını 'örgütlü kötülük' olarak yazmaya devam ediyorlar. Hitler Almanyası’nda, Mussolini İtalyası’nda, Franko İspanyası’nda yaşananlar bugün, bu iktidarın yönettiği Türkiye’de yaşanmaktadır. 

Ermenistan ve Azerbaycan'da, Libya'da, Suriye'de halkların birbirini boğazlamasını teşvik ediyorlar 

Bu iktidar hem içeride hem de dışarıda yani Ermenistan ve Azerbaycan'da, Libya'da, Suriye'de kendi bekası için halkların birbirini boğazlamasını teşvik eder bir noktaya gelmiştir. Bu iktidarın gözünde toplumun bir değeri ve önemi kalmamıştır. İktidara göre insanlar helikopterden atılabilir, zindanlarda çürütülebilir, sokak ortasında linç edilebilir, tehdit ve hakaretlere maruz bırakılabilir. 

HDP, AKP-MHP iktidar bloğunun önündeki en büyük bariyerdir; bunun için iktidarın hedefiyiz 

Türkiye'de adaleti, çözümü, demokrasiyi, halkların kardeşliğini ve tüm demokrasi güçlerinin ortak ittifakını savunan HDP, AKP-MHP iktidar bloğunun önündeki en büyük bariyerdir. Şimdi kendilerince bu bariyeri yıkmak, yok etmek ve ortadan kaldırmak istiyorlar ve bunun için ellerinden geleni yapıyorlar. İktidarın gayri insani ve zorba saldırılarına karşı durduğumuz ve mücadele ettiğimiz için iktidarın hedefi oluyoruz. 

HDP bu saldırılar ile zayıflamaz, tam tersine daha da güçleniyor

6-8 Ekim Kobanî protestoları olarak bilinen oysa gerçekte 2014 yılının Eylül ayının sonlarında başlayan ve 1 Ekim’de artmaya başlayan protestolar bahane edilerek 25 Eylül sabahı yapılan siyasi soykırım operasyonu bunun kanıtıdır. Olayların üzerinden 6 yıl geçmiştir. Ancak o günlerde dünyanın büyük bir kısmının dayanışma gösterdiği, AKP Genel Başkanının 'düştü düşüyor' naralarına rağmen direnişiyle IŞİD çetelerini yenilgiye uğratan Kobanî'nın acısını bu iktidar hala sindirememiş olacak ki, HDP’yi düşürmeye uğraşarak rahatlamaya çalışıyor. Ama unuttukları şey şu; HDP bu saldırılar ile zayıflamaz, tam tersine her geçen gün daha da güçleniyor.

Dönemin parti MYK’sına yapılan bu operasyon bütünüyle siyasidir

Belli ki AKP-MHP iktidarı, Nazi Propaganda Bakanı Goebbels'in “Bir yalanı bin kez söylerseniz, yalan yalan olmaktan çıkar, gerçeğin ta kendisi olur” sözlerini kendisine rehber almış. Ancak gerçeği çarpıtmak o kadar kolay olmayacak. Arşivler, belgeler, söylenenler ortadadır. Dönemin parti MYK’sına yapılan bu operasyon bütünüyle siyasidir, bu herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir gerçekliktir. 

Erdoğan konuşana kadar Kobanî protestolarında kimse ölmemişti, Erdoğan ülkeyi provoke etti

Ama biz yine de o dönem neler yaşandı, kısaca hatırlayalım: 2011 yılında Suriye’de iç savaşın patlak vermesiyle yükselişe geçen, 2014 yılında Irak ve Suriye’de işgal ve talan hareketine başlayan IŞİD adlı çete örgütü kısa sürede bütün coğrafyada etkili oldu. 2014 yılının Ağustos ayında Şengal’de yaşayan Êzidîler’e karşı Birleşmiş Milletler’in de soykırım olarak kabul ettiği bir katliam gerçekleştiren IŞİD, birkaç ay sonra 15 Eylül’de Suriye’nin Kobanî kentine saldırarak orada yaşayan Kürtleri de soykırımdan geçirmek istedi. Tüm dünya halklarının ve bu coğrafyada yaşayan halklarımızın yüreği bundan 6 yıl önce karanlığın güçlerine karşı savaşan Kobanî halkının yanında atıyordu. Türkiye’nin dört bir yanında Kürtler ve demokratlar sokakta, Anayasal bir hak olan protesto haklarını kullanıyordu. Talep çok netti: Kobanî’den Türkiye’ye insani yardım koridorunun açılması ve katliamın önüne geçilmesi. Bunu talep eden milyonlarca yurttaş bir hafta boyunca sokaklarda demokratik protesto hakkını kullandılar. Tek bir ölüm, tek bir yaralanma gerçekleşmedi bir hafta boyunca. Ancak 7 Ekim’de Antep’te yaptığı bir konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, müjde verir gibi “Kobanî düştü düşüyor” ifadelerini kullanarak ülkeyi provoke etti. Aynı gün Muş Varto’da yine insani koridor talebiyle sokağa çıkan kitle içindeki Hakan Buksur adlı 25 yaşında bir genç polis kurşunuyla can verdi. Yaklaşık 10 gün boyunca süregelen protestolar boyunca yaşanan ilk ölüm budur ve polis kurşunuyla gerçekleşmiştir. 

Sınırımızın yanı başında yaşanan insanlık suçuna karşı hükümeti duyarlı olmaya çağırmak kadar normal bir şey olamaz

HDP günlerce hükümetle, başta Başbakan Davutoğlu olmak üzere dönemin en üst düzey yetkilileri ile diplomatik görüşmeler yapmış ancak sonuç alamamıştır. Bunun üzerine dönemin HDP MYK’sı süregelen protestolara ilişkin siyasi sorumluluğunun bir gereği olarak 6 Ekim’de bir dayanışma ve duyarlılık mesajı yayınladı. Önemle belirtmek gerekir ki, hükümetten izin almadan gösteri ve yürüyüş yapma hakkı Anayasal bir haktır. Sınırımızın yanı başında yaşanan bir insanlık suçuna karşı yardım koridoru açılabilsin diye hükümeti duyarlı olmaya çağırmak kadar normal bir şey olamaz. Nitekim tüm vicdan sahibi siyasi parti ve kuruluşlar da aynı duyarlılık içinde oldular.

Komisyon kurulur, gerçekler ortaya çıkarsa suçlunun kim olduğunu göreceğiz

Gösterilerin provoke edildiği anlaşılınca Kobanî’ye duyarlılık çağrısı yapan HDP, protestoların daha fazla can kaybıyla sonuçlanmaması için hükümete çağrıda bulunmuş, karanlık olayların önüne geçmeye çalışmıştır. Bizler parti olarak Kobanî protestolarında yaşamını yitirenlere ilişkin, o dönem yaşananların Meclis tarafından araştırılması için araştırma önergeleri, soru önergeleri verdik. Bu araştırma önergelerden hiçbiri kabul edilmedi, soru önergeleri cevapsız kaldı. Çünkü bu işin sorumlusunun kendileri olduğunu biliyorlardı. Biz her hafta bu meselenin Meclis çatısı altında araştırılması için önerge vermeye devam edeceğiz. Komisyon kurulmalı, gerçekler araştırılmalıdır. Bunu yanında bir sivil hakikat komisyonu da kurulabilir. Komisyon kurulursa o zaman suçlunun kim olduğunu göreceğiz.

Suçlu sizsiniz ve ülkeye demokrasi geldiğinde bunun hesabını bağımsız yargıya vereceksiniz

Biz parti olarak barbar IŞİD çetelerine karşı çocuklarını, toprağını, evini savunan onurlu Kobanî halkının yanında olduk ve bugün de olmaya devam ediyoruz. Sizlerin ise kimin yanında olduğunuzu hem tüm dünya hem de Kobanî halkı biliyor. Suriye’de kimlere silah taşıdınız? Şimdi dolar ile maaş verdiğiniz IŞİD ve El Kaide artığı binlerce çetecinin kimlere saldırdığını herkes biliyor. Suçlu sizsiniz ve bunun hesabını bu ülkeye demokrasi geldiğinde bu ülkenin bağımsız yargısına da vereceksiniz, uluslararası mahkemelerde de vereceksiniz. HDP olarak bunun hesabını vermeniz için de her türlü faşist politikanıza ve elinizde sopaya çevirdiğiniz yargınıza karşı da hakikatleri ortaya koyarak mücadele etmeye devam edeceğiz. 

Ülkeyi çiftlik gibi yönetmelerinin önündeki tek engel HDP, bitmeyen kinlerinin sebebi bu

İstiyorlar ki bir avuç insan ve kendileri çiftlik gibi yönetsin burayı, ülkeyi rahatça sömürsün, insanlık onurunu sömürsün. İşte HDP’ye bitmeyen kinlerinin sebebi budur. Çünkü önlerindeki tek engel biziz!

Erdoğan, 'Onların yeri sokaktır' diye buyurmuş; evet HDP'nin yeri sokaktır, sizin yerinizse şatafatlı saraylarınız!

Dün Meclis grubumuz, HDP'ye yönelik siyasi darbeye karşı Genel Kurul'a girmedi, AKP Genel Başkanının Meclis açılış konuşmasını protesto ederek Meclis bahçesinde oturma eylemi yaptı. Erdoğan'ın bu tavrımızdan rahatsız olduğu anlaşılıyor ki 'Onların yeri zaten sokaktır' diye buyurmuş. Evet, HDP'nin yeri sokaktır, fabrikadır, çarşıdır, meydanlardır, Meclis'tir... Yani halkın olduğu her yerdir. Peki sizlerin yeri neresi? Halk yoksulluktan kırılırken, sizin yeriniz dört tarafı şatafatla, lüksle donatılmış saraylardır. Kusura bakmayın ama bizim yerimiz orası olmadı ve olmayacaktır. Bizler halkımızın yanındayız.      

HDP saldırı altındadır çünkü umudu örgütleyen güçtür

Evet arkadaşlar; HDP saldırı altındadır çünkü umudu örgütleyen güçtür, farklı toplumsal, inançsal ve kültürel kesimlerin özgürlük iradesidir, barış ve demokrasinin garantisidir, toplumu boğan bürokrasi ve hukukun karşısında toplumu savunan yegane partidir. 

Bu iktidarı yenilgiye uğratıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz

Bizler biliyoruz ki partimize yönelik saldırıların hedefinde, HDP’yi demokratik mücadele çizgisinden koparmak yatıyor. AKP-MHP iktidarı bunu başarabildiği ölçüde kendi ajandasını işletebileceğini düşünüyor. Bunun farkındayız. Ve biz demokratik siyasetten asla taviz vermeden bu iktidarı yenilgiye uğratıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Faşizmi adım adım kurumsallaştırmak için içeride ve dışarıda çatışma ve gerginliği esas alan ve Saray etrafında örgütlenmiş faşist iktidar, özellikle son yıllarda yargı ve kolluk güçleri eliyle yarattığı şiddetle, bütün muhalefet dinamikleri üzerinde büyük bir umutsuzluk ve yılgınlık yaratmak istemektedir. Demokratik mücadele dinamiklerini eritmek ve bir araya gelmelerini önlemek için bütün ideolojik aygıtlarını devreye koyan mevcut iktidara karşı yeni ve daha etkili bir mücadele hattını örmenin tarihsel gerekliliği hepimizin önünde duran en temel sorumluluktur. 

Demokrasi ve adalet mücadelesini büyütmek zorundayız

Demokrasi ve adalet mücadelesini büyütmek zorundayız. Bütün ağır faşizm koşullarına rağmen mücadeleden geri adım atmayan partimiz, demokrasi sorunu ile Kürt meselesinin birbirinden kopuk ele alınamayacağı gerçeğiyle tecride, anti demokratik uygulamalara, eşitsizliğe, doğa kırımına, kadına ve emekçilere karşı uygulanan sistematik şiddete karşı demokrasi ve adalet mücadelesini yükseltmeyi önümüzdeki dönemin temel yol haritası olarak belirlemiştir.

25 Eylül siyasi kırım operasyonunda açığa çıkan toplumsal refleks çok kıymetlidir

25 Eylül siyasi kırım operasyonunda açığa çıkan toplumsal refleks, bu anlamıyla çok değerli ve kıymetlidir bizim için. AKP/MHP faşist bloğuna karşı, faşizme karşı olan herkesin bir araya gelme zorunluluğu bir kez daha kendini dayatmıştır. Bu cephe etrafından bir araya gelip Türkiye’nin başına bela olan bu faşizan anlayışı tarihin çöp sepetine göndermemiz gerekiyor. 

Savaş politikalarınızı, tek adam rejiminizi, faşist düzeninizi yeneceğiz

Sizler ırkçı ve savaş politikanızla nasıl ki bizlere karşı bir intikam savaşı yürütüyorsanız; bizler de emek, demokrasi, insan hakları, evrensel hukuk kuralları, eşitlik, adalet, kadınların geleceği ve ekoloji için mücadele ediyoruz. Savaş politikalarınızı, tek adam rejiminizi, faşist düzeninizi yenilgiye uğratacağız.

Partimize üye olmak için seferber olan insanlarımıza, partimizi ziyaret eden ve destek açıklamaları yapan her partiye ve örgüte tekrardan teşekkür ediyoruz ve faşizme karşı dayanışmanın ötesinde birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

2 Ekim 2020