Bizlere 7 Haziran seçimlerinden 1 yıl öncesine kadar, yani 2014 yılında şunu söylüyorlardı. Kendinize güveniyorsanız niye parti olarak seçime girmiyorsunuz niye bağımsız giriyorsunuz?
Dün ne söylüyorlardı, bugün ne söylüyorlar
Tarihi kırılmayı 7 Haziran seçimlerinde, 7 Haziran akşamında yaşamıştık. Şöyle kısaca bir hatırlama adına söylüyorum. 7 Hazirana nasıl gelmiştik, onu şöyle bir konuşalım istiyorum. Bizlere 7 Haziran seçimlerinden 1 yıl öncesine kadar, yani 2014 yılında şunu söylüyorlardı. Kendinize güveniyorsanız niye parti olarak seçime girmiyorsunuz niye bağımsız giriyorsunuz? “Madem halk sizin arkanızda, cesaretiniz varsa, kendinize güveniniz varsa niye parti olarak girmiyorsunuz” diyorlardı. Bunu hatırlıyorsunuz değil mi? Meydan meydan dolaşıp bu cümleyi kuranlar ne zamanki biz parti olarak seçime girme karar aldıysak, aynı kişiler paçaları tutuşmuş bir şekilde “Bu bir komplodur, bu uluslararası bir oyundur.HDP’nin parti olarak seçime girmesi demokrasiye darbedir” demeye başladılar. Bu iki cümleyi aynı şahıslar kurdular. Cumhurbaşkanı ve bu ülkenin başbakanı. Aynı şahsiyetler. Ne değişti peki o süre zarfında? Şunu gördüler,Halkların Demokratik Partisi çok yüksek bir oyla barajı aşabilecek bir potansiyele sahip ve kendileri iktidarı kaybediyor.
Bunlar zannediyorlar ki tek başına iktidar AKP’ye haşa Allah tarafından sunulmuş bir nimettir ve sadece onların hakkıdır.
Aslında değerli kardeşlerim ben hep şuna hayıflandım. Biz 2011 seçimlerine de parti olarak girebilirdik, barajı aşabilirdik. Maalesef o zaman 2011 seçimlerinde kendimizi yeterli düzeyde hazır hissetmediğimiz için bağımsız girmiştik. Maalesef AKP’ye 4 yıllık bedava tek başına iktidar olanağı sağlamıştık. O da bizim eksikliğimizdir. Dolayısıyla bunlar zannediyorlar ki tek başına iktidar AKP ye haşa Allah tarafından sunulmuş bir nimettir ve sadece onların hakkıdır. Biz parti olarak seçime girmekle haşa Allah’ın emirlerine karşı çıkmışız gibi bir yalan iftira kampanyasına başlamışlardır.
Biz Doğal olanı, normal olanı yapma kararı aldığımızda bunların bütün ahlaksızlık, ilkesizlik özellikleri dışa vurdu bir anda.
Devletin bütün imkanlarını kullanmalarına rağmen kazandık
Bir parti ne için kurulur Allah billah aşkına? Seçime girmeyi önüne hedef olarak koymuş bir parti niye kurulur? Parlamentoya girmeye çalışır değil mi? Biz doğal olanı, normal olanı yapma kararı aldığımızda bunların bütün ahlaksızlık, ilkesizlik özellikleri dışa vurdu bir anda. Bir anda gerçek niyetlerini ortaya koydular. Demokrasiden ne anladıkları ortaya çıkmış oldu. “HDP parti olarak seçime girmekle çözüm sürecini bozmayı hedefliyor” dediler. “Demokrasiye, istikrara darbe vurmayı hedefliyor” dediler. “Bunların arkasında uluslararası güçler var” dediler. “Amerika’sı, İsrail’i, paraleli bunların arkasında her türlü kirli odak bunların arkasında, bunlar o yüzden parti olarak seçime giriyorlar ve Türkiye’de bir ihanet senaryosunu hayata geçiriyor” dediler.
Valiler, AKP il başkanından daha çok çalıştı. Kaymakamlar, emniyet müdürleri. Hepsi AKP’ye çalıştı.
Biz 7 Haziran seçimlerine bu tahrik ortamında girdik. Bunlar tahrik ettiler. Partimize 176 yerde saldırı oldu, 7 Haziran öncesinde. Biz her yerde barış, kardeşlik mesajları verirken parti binalarımız bombalandı, mitinglerimiz bombalandı. Kim hedef gösteriyordu bizi? Ülkenin cumhurbaşkanı olacak kişi. Meydan dolaşıp bizi hedef gösteriyordu. “Vatan hainleri, teröristler, din düşmanları, bölücüler.” Bizimle ilgili kullandığı en hafif tabirler bunlardı. Biz bu ortamda seçime girdik. Kendisi ne yapıyordu? Devletin bütün olanaklarını parasını, pulunu hazinenin imkanlarını, Cumhurbaşkanlığı olanaklarını, işverenlerden, müteahhitlerden çalıp çırptıkları; holding sahiplerinden, patronlarından zorla aldıkları bütün paraları seçim kampanyasına harcıyorlardı. Yaptıkları dubleyola döşeseniz buradan köye yol olacak kadar para harcadılar. 600 televizyon kanalları var, ulusal ve yerli. Yani her şehirde ve ulusal düzeyde yerel 600 televizyon kanalları var. Bizzat kendilerinin kurduğu 600 kanal emirlerinde çalıştı. TRT’nin bütün kanalları halen öyle, emirlerinde çalışıyor. Gazeteler, web siteleri, internet tamamen emirlerindeydi. Bu kadar mı? Hayır. Valiler, AKP il başkanından daha çok çalıştı. Kaymakamlar, emniyet müdürleri. Hepsi AKP’ye çalıştı. Ne oldu sonuç itibariyle? Yani karşımıza bir parti değil devleti ele geçirmiş devasa ahtapot gibi her tarafı sarmış, bir suç şebekesine karşı biz % 13 aldık. Böyle bir ortamda biz başardık.
Zorbalıkla, baskıyla, tehditle oy topladılar. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, biz sanki AKP’nin yaptığı çirkinlikleri biz yapmışız gibi iftira kampanyaları yürüttüler. İnanamıyorlar. Seçim kaybettiklerine inanamıyorlar.
Halkın alın teriyle, emeğiyle, öz gücüyle yapılan çalışmayla bu oyları aldık. Ben iddia ediyorum. AKP’nin imkanlarının yarısı bizde olsun yarısı. Onun kullandığı imkanların yarısı bizde olsun, en az yüzde 40 oy alırız, en az. Zorbalıkla, baskıyla, tehditle oy topladılar. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, biz sanki AKP’nin yaptığı çirkinlikleri biz yapmışız gibi iftira kampanyaları yürüttüler. İnanamıyorlar. Seçim kaybettiklerine inanamıyorlar. Halen inanamıyor, halen inanamıyor. O yüzden tekrar seçimle seçmeni kandıracak, aldatacak seçim hileleriyle de AKP’yi tek başına iktidar yapacak bir senaryoyu devreye koydular.
Eğer halkın iradesine saygı duyuyor olsalardı 7 Haziran sonrası ortaya çıkan sonuçlara da saygı duymaları gerekirdi. Halen HDP’ye oy vermiş seçmene hakaret ediyor, küfürler yağdırıyorlar.
Savaşı başlatmalarının, müzakereyi bitirmelerinin temel nedeni budur. Ölümler olacak, cenazeler gelecek ve HDP bundan olumsuz etkilenip barajın altında kalacak, kendileri tek başına iktidar olup kafalarında her ne varsa Türkiye’yi oraya doğru sürüklemeye devam edecekler. 1 Kasım seçimleri bu nedenle yapılıyor. Yeniden AKP tek başına iktidar olsun diye yapılıyor. Eğer halkın iradesine saygı duyuyor olsalardı 7 Haziran sonrası ortaya çıkan sonuçlara da saygı duymaları gerekirdi. Halen HDP’ye oy vermiş seçmene hakaret ediyorlar, küfürler yağdırıyorlar. “HDP’ ye oy verenler şöyledir, böyledir” diye AKP, MHP sözcüleri küfürler yağdırıyorlar. Biz ne yapacağız? Ülkemizin başına bela olmuş bu felaketten halkımızı nasıl kurtaracağız? İşte onun önümüzde 1 Kasım itibariyle bir çaresi, bir fırsatı var.
Bizim başımıza gelenlerin çeyreği MHP’nin, AKP’nin başına gelseydi şu ana kadar elli defa iç savaş çıkarmış olurlardı.
Demokratik bir reform başlatacağız
HDP dışında hangi seçenek Türkiye’nin önünü açabilir? Vicdanı olan herkes şöyle bir dursun, partileri yan yana koysun. HDP’yi de karşılarına koysun bir hesap yapsın bakalım. Bizim başımıza gelenlerin çeyreği MHP’nin, AKP’nin başına gelseydi şu ana kadar elli defa iç savaş çıkarmış olurlardı. Biz ne yaptık? Bütün bunlara rağmen barış, kardeşlik, birlikte yaşam dedik. 400 binamızı yaktılar. Biz birlikte yaşam, barışta ısrar ettik. Korktuğumuz için mi yaptık? Hayır. Allah’tan başkasından korkumuz yok. Üstümüze saldıkları çetelerden mi korkacağız? Yok. Mafya bozuntularından mı korkacağız? Biz halkımızın barış umutlarının ne kadar kıymetli olduğunu biliyoruz. Kardeşçe yaşama umutlarının, özgürlük sevdasının ne kadar kıymetli olduğunu biliyoruz. Bu yüzden birçok şeyi sineye çekiyoruz. Bu kahra rağmen bizler ısrarlıyız. İnadına barış, inadına beraber yaşam diyoruz. Bu çok kıymetli, onurlu, erdemli bir duruştur. Sizlerin ortaya koyduğu bu duruş çok insani bir duruştur. Bunu işte büyütmemiz lazımdır.
Türkiye’nin önünü açacak çizgi bu çizgidir. Bütün kimlikler, inançlar, kardeşçe, eşit, özgürce yaşayacak. İşsizliğin son bulması için önce savaş duracak. Tanka, topa, bombaya, savaş uçaklarına harcanan parayı köylüye, çiftçiye, işçiye, esnafa vereceğiz. Emekliye, gence vereceğiz. Öncelikli olarak devlet yönetiminde bir demokratik reformu başlatacağız.
Yönetimi paylaşmak, egemenliği paylaşmak herkesi rahatlatır. Herkes bu ülke benim de ülkem, devlet benim devletim demeye başlar.
Tek adam sistemini bir kenara bırakıp, yerinden yönetimi ve özerkliği esas alacak bir çizgiyi Türkiye’nin her tarafına hakim kılacak bir devlet reformunu başlatacağız. Tek adam, tek kişinin yönettiği bir ülkeden ancak faşizm çıkar. Ama herkesin kendi ilinde, kendi kasabasında, kendi meclisleri, belediye meclisleri aracılığıyla ilçesini, kasabasını kentini yönetebildiği bir yerde huzur olur. Yönetimi paylaşmak, egemenliği paylaşmak herkesi rahatlatır. Herkes bu ülke benim de ülkem, devlet benim devletim demeye başlar ama şu anda öyle diyemiyor herkes, diyemez de. Çünkü devlet yurttaşlara eşit yaklaşmıyor. Adaletli yaklaşmıyor. Ayrım yapan bir devlet var ve AKP hükümeti bu devleti iyice parti devleti haline getirdi. AKP’ye oy vermemiş herkese düşmanlık yapan bir devlet zihniyetini oturttu bu ülkede.
Ortada bir faşist uygulama var. Tekçi, ırkçı, mezhepçi uygulama var. Tek adam sistemi var. Biz bunu teşhir ettikçe öfkeleniyorlar. Bu gerçekleri konuştukça bize daha fazla saldırıyorlar.
Mahkemeye gitseniz, yargıcın karşısına çıksanız karşınızda AKP devleti var. Sokağa çıksanız karşınızda AKP polisi var. Eğitimde AKP’nin ideolojik ağırlığı var, okula gitseniz AKP’yi görüyorsunuz, hastaneye gitseniz AKP devletinin uygulamalarını görüyorsunuz. Her şey AKP’nin ideolojik çizgisine göre şekillendirilmiş. İşte bu bildiğimiz anlamda faşizmin ta kendisidir. Adına ileri demokrasi demekle onun çirkin yüzünü gizleyemezsiniz. Ortada bir faşist uygulama var. Tekçi, ırkçı, mezhepçi uygulama var. Tek adam sistemi var. Biz bunu teşhir ettikçe öfkeleniyorlar. Bu gerçekleri konuştukça bize daha fazla saldırıyorlar. İstiyorlar ki susalım, korkalım, evimize çekilelim ve bunların yaptığı çirkinliklerle mücadele etmeyelim. Bu yüzden bizi hedef haline getiriyorlar.
1 Kasım’da HDP daha güçlü bir şekilde parlamentoya giderse sorunlarımızın çözümünün önü açılacak. Bakın şunu hep söyledik, söylemeye devam ediyoruz.
Diyarbakır, Suruç, Ankara katliamlarının nedeni budur, korkutmak istiyorlar. Ama herkes şunu bilsin. Bugün bizler korkup geri çekilirsek evlatlarımız katledilmeye devam edecek. Korkunun burada, bu noktada ecele bir faydası yoktur. Tam tersine cesurca, cesaretli bir şekilde bütün bu yanlışların, yanlışlıkların üstüne gitmemiz gerekiyor. Ancak HDP’yi büyütürsek haftaya 1 Kasım’da HDP daha güçlü bir şekilde parlamentoya giderse sorunlarımızın çözümünün önü açılacak. Bakın şunu hep söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Kürt sorununun barışçıl çözümü konusunda ortaya proje koyan tek parti biziz. Başka hiçbir partinin somut projesi yok. Ne yapılması gerektiğini, nasıl yapılması gerektiğini adım adım programımıza yazmış durumdayız ve bu çerçevede PKK’nin tümüyle silahsızlanma noktasına gelmesini sağlayacak programa sahip olan tek parti de biziz. Yani hem Kürt sorununun çözümü hem barış konusunda başka hiçbir partinin programı, projesi yoktur. HDP’ningüçlenmesi demek işte bu nedenle demokratikleşme ve barış konusunda çok önemli bir adım demektir.
Ülkede barış olmadıktan, huzur, güven olmadıktan sonra koltuk sayınız artmış, hükümet olmuşsunuz, olmamışsınız neye yarar? Halka bir faydanız yoksa neye yarar?
Önümüzdeki 1 hafta her şeyi belirleyecek
1 Kasım’da daha güçlü bir HDP parlamentoda varsa barış umudu güçlenmiş demektir. Biz bunu vaat ediyoruz. Ülkemize barış, huzur, güven vaat ediyoruz. Bunun için çabalıyoruz. Bunun için bütün arkadaşlarımız gece gündüz, kapı kapı dolaşıp HDP’nin barış projesini anlatıyor. Başka bir muradımız yok, koltuk sevdamız yok. 80 vekilimiz olsa ne olur, 100 vekilimiz olsa ne olur. Ülkede barış olmadıktan, huzur, güven olmadıktan sonra koltuk sayınız artmış, hükümet olmuşsunuz, olmamışsınız neye yarar? Halka bir faydanız yoksa neye yarar? İşte bunların koltuk hırsı maalesef gözlerini artık bürümüş. Yani koltuk dediğimde öyle basit bir koltuk değil gördünüz koltuğu. Zannediyorlar ki iktidara güçlü olarak, güçlü lider, güçlü parti olarak geldiğinizde ülke huzur bulur zannediyorlar.
Dünyada kaç ülkede insanlar kendi cumhurbaşkanından korkarlar, kaç ülkede merak ediyorum? Çocuklar korkuyor çocuklar. Tanımıyorlar ama televizyonda görünce korkuyorlar.
Şu anda AKP’nin güçlenme ihtimali bile toplumu tedirgin ediyor, halkı tedirgin ediyor. Çünkü güç kazandıkça halkın kafasına balyoz gibi inmeye devam edecekler. Vatandaş bundan korkuyor. Dünyada kaç ülkede insanlar kendi cumhurbaşkanından korkarlar, kaç ülkede merak ediyorum? Şöyle düşünün dünyanın ülkelerini. İster seçimle iş başına gelsin ister parlamento seçmiş olsun. Hangi halk kendi devlet başkanından korkar? Burada öyle bir duygu var, bu bir gerçek. Benim uydurduğum bir şey değil. Çocuklar korkuyor çocuklar. Tanımıyorlar ama televizyonda görünce korkuyorlar. Böyle bir yüz ifadesi var artık, böyle bir ruh hali var, korku salıyor ülkeye. Söylemleriyle, tehditleriyle, zehirli diliyle toplumu ayrıştırıyor.
Siyasete hevesli ise bir istifaya bakar
Eğer siyasete çok hevesli ise, geçmiş dönemde genel başkanlık yaptı, bir istifaya bakar, cumhurbaşkanlığından istifa eder yeniden AKP’nin başına gelir. Çok seviyorsa bu yol açıktır.
Cumhurbaşkanlığı makamı, bir partinin propaganda merkezinin çok ötesinde bir psikolojik savaş merkezine dönüştü. Dönüp bize “siz neden cumhurbaşkanı ile uğraşıyorsunuz” diyorlar. Bizim uğraştığımız yok, kendisi durmuyor yerinde. Yerinde otursa, cumhurbaşkanlığını yapsa saygı duyacağız. Bizim hangi cumhurbaşkanına karşı saygısızlığımız oldu? Buna karşı da saygısızlığımız da olmadı bugüne kadar. Kendisinin saygısızlıklarına da boyun eğmemizi kimse beklemesin bizden. Gece gündüz bize hakaret, tehditler yağdıracak biz cumhurbaşkanını eleştirdiğimizde “efendim siz neden cumhurbaşkanı ile uğraşıyorsunuz” diyecekler. Eğer siyasete çok hevesli ise, geçmiş dönemde genel başkanlık yaptı, bir istifaya bakar, cumhurbaşkanlığından istifa eder yeniden AKP’nin başına gelir. Çok seviyorsa bu yol açıktır. Niye yapmıyor bunu? “Ben” diyor “Yüzde 52 oyla cumhurbaşkanı seçildim”. Samimiyetle söylüyorum. Niye yüzde 52 oy aldı biliyor musunuz? Halk ondan kurtulmak istedi. Bu gitsin Çankaya’ya bundan kurtulalım diye yüzde 52 oy verdiler. İnanmıyorsunuz ama oyların önemli bir kısmı bunun içindir. Baktılar bundan kurtuluş yok tamam bunu seçelim gitsin. Bunu Çankaya’ya gönderdik ama durmuyor, Çankaya’da da oturmuyor, saray yaptı yine durmuyor. Uzun büyük koltuklar yaptı yine durmuyor, tatmin olmuyor, durmuyor, bitmiyor hırs bitmiyor bunda. Yarın cumhurbaşkanlığı seçimi olsun aldığı oyun yarısını alamaz. Çünkü milletin burnundan getirdi, pişman etti. Şimdi aynı kişi çıkmış AKP’ye oy verin diyor. AKP bunun AKP’si işte. Ben şunu söylüyorum. Zaman AKP’den kurtulma zamanıdır. Bu kibirlilerden, bu burnu büyüklerden kurtulma zamanıdır. Devleti kendi malı mülkü gibi görenlerden kurtulma zamanıdır. Devletin ortak malıdır, bizlerindir, hepimizindir, bir kişinin, bir partinin malı değildir.
Ülke hepimizindir. HDP, MHP, CHP, AKP fark etmez. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun hepimizin ortak vatanıdır.
Ülke hepimizindir
Biz devletimizi demokratikleştirmek istiyoruz. Demokratik bir devlet modeli, sistemi kurmak istiyoruz. Ülke hepimizindir. HDP, MHP, CHP, AKP fark etmez. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun hepimizin ortak vatanıdır. Bir partiye oy verdi diye insanları düşman yapan anlayış o ülkenin en büyük düşmanıdır aslında. Tehlike oradadır. Bunları frenlemek için 1 Kasım’da bir fırsat var önümüzde, bir fırsat var bir mühür var elimizde. 1 Kasım’da yeniden o mühür sizin elinize geçecek.
Bütün Türkiye toplumundan ricamdır. Bakın. Kanallar bize kapalı. TRT seçim kampanyası başladığından beri tek bir konuşmamızı canlı vermedi, konuşmalarımızı haber bültenlerinde de göremezsiniz. TRT tümden onlara çalışıyor. Özel kanallara da baskı var. “Yayınlamayacaksınız” diyorlar. HDP konuşunca, Demirtaş konuşunca özellikle asla yayınlanmayacak, haber bile yapmayacaksınız. Tek tek bakanlar genel yayın yönetmenlerini, gazete, televizyon patronlarını arayıp tehdit ediyorlar, sesimiz halka ulaşsın istemiyorlar. Ben de bütün toplumdan şunu rica ediyorum. Şu veya bu şekilde sosyal medya aracılığıyla da olsa sesimizi duyan herkesten rica ediyorum. Türkiye’nin önünde çok fazla şans, seçenek yok artık. 1 Kasım belki de sizin elinizde güçlü bir mührün olduğu son seçim olacak. Orada doğru karar verilirse Türkiye aydınlığa doğru yürüyebilir. Bu beladan kurtulabiliriz.
Demek ki biliyor. Demek ki Jitem, kontrgerilla, gladyo olduğu yerde duruyor. Demek ki söylediklerimiz yanlış değilmiş. Demek ki konuştuklarımız iftira değilmiş.
1 Kasım’da iyi bir sonuç çıkar, barış isteyenler parlamentoda olursa nefes alacağız. Yoksa işte AKP’nin tehditlerini görüyorsunuz. Demek ki bizim bilmediğimiz hazırlıkları var. Beyaz Toroslar demek ki garajlarda bekliyor. Demek ki ortadan kaldırmamışlar. 13 yıldır iktidardalar ama biz gittiğimizin ertesi günü diyor Beyaz Toroslar ortaya çıkar. Demek ki biliyor. Var, orada duruyor. Demek ki Jitem, kontrgerilla, gladyo olduğu yerde duruyor. Demek ki söylediklerimiz yanlış değilmiş. Demek ki konuştuklarımız iftira değilmiş. Başbakan kendi ağzıyla Van’da itiraf etti. Oysa ki biz 13 yıl iktidarda olsaydık, iktidardan düştüğümüz gün Türkiye’nin korkmasına gerek yok derdik. Çünkü biz bir demokrasi kurduk, Demokratik bir sistem kurduk. Biz HDP olarak iktidardan düşsek bile korkmanıza gerek yok artık ülkemizde demokrasi kurumsallaşmış diyebilirdik ama onlar diyemiyor. 13 yıldır iktidardalar, biz gittiğimiz gün kontrgerilla sizi her günbeyaz Toroslarla kaçırıp infaz edecek diye tehdit edebiliyor. İşte bu zavallılıklarının göstergesidir. Zavallı, zavallı başka bir şey değil. Halkı tehdit eden bir zavallı. Ülkenin geldiği durumun farkında bile değil. Halkın duygularını okuyamayan, yurttaşın şu anda düşüncelerinden zerre kadar anlamayan, sokağın dilini, sokağın hissiyatını hissetmeyen biri ülkeyi yönetebilir mi? Sen Van’da gidip beyaz Toros’tan söz edersen Vanlılar sana 1 Kasım da öyle bir cevap verir ki seni o beyaz Toros’un bagajına kapatıp Ankara’ya postalarlar. Sonuçları ortaya çıktığında ne demek istediğimi daha iyi anlarsın.
AKP giderse IŞİD'in yemek borusu kesilecek
AKP içerde ve dışarıda dış politikada ve iç politikada çok büyük tahribatlar yaratmıştır. Bunların hesabını vermekten korktuğu için iktidardan düşmemek adına her şeyi yapmaya çalışıyor.
Bir halkı ölümle korkutmak, faili meçhul ile tehdit etmek. İnsan vicdanını tümden yitirmiş olmalı. İktidar, koltuk ve kişisel ikballeri, istikballeri için yapamayacakları hiçbir şey yok, hiçbir şey yok. Bu anlayış Türkiye için tehdittir, tehlikedir. AKP içerde ve dışarıda dış politikada ve iç politikada çok büyük tahribatlar yaratmıştır. Bunların hesabını vermekten korktuğu için iktidardan düşmemek adına her şeyi yapmaya çalışıyor. Bunların hesabının sorulacağını bildiği için çok büyük günah ve suç işledikleri için koltuğu kaybetmek istemiyorlar. IŞİD ile yaptıkları işbirlikleri, Nusra terör örgütüne gönderdikleri silahlar, Nusra terör örgütüne sundukları para desteği, lojistik destek, militan desteği, istihbarat desteği bunların hepsinin ortaya çıkmasından korkuyorlar. AKP bir terör yardakçısı olmuştur. Terör örgütlerinin destekçisi olmuştur. AKP terörü büyüten, terörün uzantısı olmuştur. Bundan korktukları için, bunun ortaya çıkacağından korktukları için koltuğu kaybetmek istemiyorlar. Tam tersine bizi aynı ithamlarla suçlayarak meseleyi konuyu çarpıtmaya çalışıyorlar. 1 Kasım’dan sonra bunların hesabı sorulmaz mı? Sorulur.
Bu kadar vicdansızlaşmış, insani duygularını yitirmiş bir hükümet. Öz eleştiri yapmadan hesap vermeden, sorumlular yargı önüne çıkmadan, Türkiye hiçbir şey olmamış gibi Türkiye geleceğe yürüyemez.
Koalisyon seçenekleri ne olursa olsun. AKP iktidarda da olsa, koalisyonda da olsa sorulur, olmasa da sorulur. Çünkü bu hesaplar görülmeden Türkiye sağlıklı bir şekilde yoluna devam edemez. Bu kadar vicdansızlaşmış, insani duygularını yitirmiş bir hükümet. Öz eleştiri yapmadan hesap vermeden, sorumlular yargı önüne çıkmadan, Türkiye hiçbir şey olmamış gibi Türkiye geleceğe yürüyemez.
Mezarlıkları bombalayan, cenazeleri yerde sürükleyen, cenazeleri sınırda günlerce defin edilmesin diye sıcakta bekleten, cenazelere işkence yapan bir anlayış hesap vermeden gidemez. Hiçbir şey olmamış gibi biz yolumuza devam edemeyiz. Bu vicdansızlık karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Bu hesapların mutlaka sorulması lazım.
IŞİD’e büyük operasyon diye manşetler attılar. Bugün tek bir tutuklu yok, tek bir tane. Hepsini aldılar göstermelik, evlerine geri bıraktılar.
Gece gündüz tutuklanmalar yapılıyor. Belediye başkanları, parti yöneticilerine operasyonlar yapılıyor. Daha bu sabah İstanbul’da gözaltı operasyonları yapıldı partimize karşı. Çoğu da sandık kurulu üyemiz. Sandıklar sahipsiz kalsın diye özellikle sandık kurulu üyelerimiz gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Göstermelik bir IŞİD operasyonu yaptılar geçen gün, hepsi serbest bırakıldı. Bakın sessiz sedasız. IŞİD’e büyük operasyon diye manşetler attılar. Bugün tek bir tutuklu yok, tek bir tane. Hepsini aldılar göstermelik evlerine geri bıraktılar. Duyan var mı IŞİD’e karşı büyük operasyon? Yok. IŞİD bu ülkede rahatlıkla çalışabilir. Çok rahat bir şekilde faaliyet yürütebilir. Bu konuda bir engel yok çünkü iktidar kolluyor onları. AKP,IŞİD’e yakın bir düşünceye sahip.
AKP ile mücadele eden biziz. IŞİD’e karşı mücadele eden biziz. O nedenle bizi hedefe koyuyorlar.
IŞİD’liler, AKP gibi bir iktidarın Türkiye’de kalması için elinden geleni yapıyorlar. AKP’nin iktidardan düşmemesi için elinden geleni yapıyorlar. Çünkü biliyorlar, AKP giderse IŞİD’e destek kesilecek. İŞİD’in yemek borusu kesilecek, IŞİD’in silah borusu kesilecek. AKP Türkiye’den gittiği an IŞİD artık nefes alamaz duruma gelecek o nedenle IŞİD en çok bize saldırıyor. Türkiye’de İŞİD’İN hedefinde biz varız. Niye? Çünkü AKP ile mücadele eden biziz. IŞİD’e karşı mücadele eden biziz. O nedenle bizi hedefe koyuyorlar. Ne dedi Başbakan? Ankara saldırısından sonra anket yaptık oylarımız artıyor. Budur mesele işte. Her şey bu cümlede saklıdır. 102 kardeşimiz katledildi, beyefendi anında anket yaptırmış “oylarımız artıyor çok şükür durum iyidir” diyor. İşte Ankara saldırısının kime yaradığının itirafıdır. IŞİD buna çalışıyor işte. AKP’nin desteği ile katliamlar yaparken tek hedefi AKP’yi iktidarda tutabilmektir. Yoksa biliyor. AKP iktidardan düştüğü zaman koalisyon bile olsa IŞİD Rojava’da neyle karşılaştıysa Türkiye’de onunla karşılaşacak. Orada nasıl perişan olup orada nasıl diz çöktülerse, yenildilerse Türkiye’de de nefeslerini keseceğiz. IŞİD’e nefes aldırmayacağız.
Onlara bu toprakları zindan edeceğiz zindan, bunu iyi bilsinler. AKP’ye, destekçilerine, teröre destek verenlere bu topraklarda asla müsamaha göstermeyeceğiz.
İslam’ın, insanın, toplumun bu en büyük düşmanına karşı biz canımızı ortaya koyduk. Onlar bütün dünyaya korku salmış olabilirler ama biz de onların yüreğine korku saldık. Onlar bütün dünyayı yaptıkları zalimliklerle korkuttular, gelip bizim karşımızda titremeye başladılar. Allah’tan başka kimseden korkumuzun olmadığını en iyi onlar biliyorlar. Onlara bu toprakları zindan edeceğiz zindan, bunu iyi bilsinler. AKP’ye, destekçilerine, teröre destek verenlere bu topraklarda asla müsamaha göstermeyeceğiz. Sizin verdiğiniz vergiler El Nusra’ya, IŞİD’ e gönderildi. Tırlarla silah aldılar gönderdiler. Gıda yardımları gitti binlerce tır binlerce. Şöyle böyle değil binlerce. Konfor içinde orada cihatçılar savaşsın diye buradan insanı yardım altında binlerce tır gıda yardımı, ilaç gönderildi oraya. İşte bunların hepsi suç, bunların hepsi belgelenecek, sorumlularından hesap sorulacak bundan korkuyorlar.
Ancak demokratik bir iktidarda yargı gerçek işini yapabilir, yargı korkmadan bağımsız, tarafsız soruşturma yapabilir, güvenlik mensupları politikanın hizmetinde olmak yerine halkın hizmetinde olabilir.
Kobanê olayları diyorlar, 6-8 Ekim olayları, Yasin Börü’dedahil olmak üzere. Hepsinin katlini ortaya çıkaracak olan biziz. Güvenin inanın. Katliamdan sonra sorumlu olanlar kimse ancak bizler ortaya çıkarabiliriz. Orada 44 HDP’li katledildi. Unutturmaya çalışıyorlar da 44 HDP’li katledildi, 6 HÜDAPAR’lı katledildi. Var mı tek bir sorumlu yok. Uyduruk birkaç kişiyi yakalayıp mahkemenin önüne attılar, başka bir şey yok. Gerçek katiller kim, arkasında kimler var, kimler o tezgahları planladı, uyguladı? Hepsini ortaya çıkaracak güç biziz. Bunun ortaya çıkmasından korkuyorlar. Gezi olaylarındaki katliamlar. Sorumlularından hesap soracak kim? Biziz. İşte ancak demokratik bir iktidarda yargı gerçek işini yapabilir, yargı korkmadan bağımsız, tarafsız soruşturma yapabilir, güvenlik mensupları politikanın hizmetinde olmak yerine halkın hizmetinde olabilir. Biz bunu sağlamak için HDP’yi büyütmek, güçlendirmek zorundayız.
1 Kasım akşamı olacakları şimdiden söyleyeyim. Saray’daki bin defa pişman olmuş olacak.
Önümüzde tarihi bir fırsat duruyor, 1 Kasım seçimleri. 1 Kasım akşamı olacakları şimdiden söyleyeyim. Saray’daki bin defa pişman olmuş olacak. “Keşke ben bu seçimi tekrarlamasaydım” diyecek. “Keşke 7 Haziran’ı kabul etseydim” diyecek. “O zaman HDP yüzde 13’tü bak şimdi yüzde 15’i geçti” diyecek. O zaman 80 vekildi bak şimdi 100 vekili geçti diyecek. 1 Kasım’da bu duyguyu yaşatmamız lazım ona. Pişman olması lazım, halkın iradesine saygı duymadığı için pişman olması lazım. Bir daha seçim istiyorsa bin defa düşünmesi lazım. Çünkü her seçimde büyüyeceğiz artık. HDP kalıcı bir halk hareketi, siyasi çizgidir. Cumhurbaşkanının deyimiyle sıradan klasik bir parti değil bir siyasi organizasyondur. Büyük bir halk organizasyonudur, şirket değil, onların partisi gibi kâr amacıyla kurulmuş bir yapı değil. Bunu iyice anlatmamız lazım ki uğraşmaktan vazgeçsin, halk da nefes alsın. Bütün Türkiye nefes alsın, her birimiz çok şükür ki HDP var, çok şükür HDP’liler var ki bu ülkede bir arada yaşayabiliyoruz, bu ülkede halen barışı, kardeşliği, özgürlüğü konuşabiliyoruz desinler.
Sesimin gittiği her yerde, bizi duyan herkesten ricam, kapı kapı dolaşın, önümdeki mikrofonlara güvenmeyin. Bunların iki tanesi yayınlar, on tanesi yayınlayamayacak.
Hepiniz birer vekilsiniz
HDP’nin olmadığı bir ülke maalesef ki karanlık bir ülke olur. Bu karanlığa fırsat vermemek için sizlerden ricam; sesimin gittiği her yerde, bizi duyan herkesten ricam, kapı kapı dolaşın, önümdeki mikrofonlara güvenmeyin. Bunların iki tanesi yayınlar, on tanesi yayınlayamayacak. Genel yayın yönetmenleri, sahipleri tehdit edildi çünkü yayınlayamayacaklar. Şu anda ücretsiz canlı yayın yapıyoruz biz. Veremezler, bir kaçı ancak, bir ikisi, cesaret gösterenler. O yüzden sizler gidin, ulaşın siz kapı kapı dolaşın adaylarımızı, vekillerimize bırakmayın bu işi. Yetmez onların çabası, çalışması yetmez. Hepiniz adaysınız, hepiniz vekilsiniz. Asıl çalışmayı sizler yapacaksınız. İkna edebileceğiniz bir kişi bile varsa önümüzdeki on günü ona ayırın. O bir kişiyi ikna etmek için on gün boyunca yüz defa konuşun gerekirse. Tek bir oy neyi değiştirir demeyin, böyle büyüyoruz, bizler böyle çalışıyoruz. Öz gücümüzle halkın helal parasıyla, alın teriyle büyüyoruz.
Her şeyin bir bedeli var ve biz bütün şehitlerimize verdiğimiz sözün gereği olarak kesinlikle özgürlüğü, barışı onlara armağan etmeden durmayacağız. Bu bizim son sözümüz olsun.
Sizler çalışmazsanız, sizler çabalamazsanız parti bu noktaya gelmezdi, bundan sonra da büyüyeceksek sizlerin böylesi fedakarca desteği ile bu çalışmayı yürüteceğiz. Herkes önümüzdeki haftayı bir seferberlik ruhuyla ev ev dolaşarak, HDP’nin seçim kampanyasını büyüterek geçirmelidir. Önümüzdeki 1 hafta her şeyi belirleyecek. Çok şükür şu anda bizler tüm baskılara rağmen dimdik ayaktayız. Binlerce kez şükürler olsun halkımız korkmadan, yılmadan meydanlarda, alanlarda çalışmalarını sürdürüyor. Kadınların öncülüğünde, geçlerimizin yoğun emeği ile büyük bir kampanyayı örgütlemeyi başardık. Kan revan içerisinde, taziyelerimizle, cenazelerimizle zamanımızın çoğunu mezarlıklarda geçirerek geldik bugünlere ama işte özgürlük bedel ödenmeden de kazanılmıyor. Her şeyin bir bedeli var ve biz bütün şehitlerimize verdiğimiz sözün gereği olarak kesinlikle özgürlüğü, barışı onlara armağan etmeden durmayacağız. Bu bizim son sözümüz olsun.
Hepinize bir kez daha sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum, Allah hepimizin yolunu açık etsin. Bu zorlu yürüyüşte, mücadelede Allah hiçbirimizi mahcup etmesin, sizlerin huzuruna büyük sözlerle çıktık, bugüne kadar mahcup etmemek, mahcup olmamak, sizlerin boynunu bükmemek için elimizden ne geliyorsa temsilcileriniz olarak birlikte yaptık, yapmaya çalıştık bundan sonra da aynı doğrultuda kararlılıkta yürüyeceğiz. Allaha ısmarladık kardeşlerim, hepinize başarılar diliyorum.