Eş Genel Başkan Yardımcımızın açıklaması:

Birleşmiş Milletler’in 25 yıl önce Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni oy birliğiyle kabul etmesinden bu yana 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanıyor.

Bugün nüfusumuzun yüzde 40’ını 19 yaş altı 30 milyon genç ve çocuk, yüzde 30’unu ise 15 yaş altındaki 23 milyon çocuk oluşturuyor. Buna rağmen Türkiye, çocuk hakları açısından son derece sorunlu bir ülke olma özelliğini sürdürüyor.

Türkiye’de dezavantajlı durumdaki çocukların başında; anadili Türkçe olmayan çocuklar, engelliler, azgelişmiş ve kırsal kesimdeki çocuklar, yoksul kent mahallelerindeki çocuklar, Romanlar, Aleviler, gayrimüslimler, çatışma ortamındaki çocuklar, uluslararası göçmenler ve kız çocukları geliyor.

Türkiye’de çocukların dörtte biri yoksulluk içinde. Çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri Türkiye’de yaşanıyor. Çocuk ölüm ve salgın hastalıklara yakalanma oranlarında, eğitim, sağlık, beslenme, barınma gibi temel haklara erişim oranlarında ciddi sorunlar varlığını sürdürüyor. Eğitime katılım ve kaliteli eğitime erişim hakkının güvence altına alınması gerekirken, çocuklar çeşitli nedenlerle okuldan ayrılıyor veya okullarına düzenli devam edemiyor. Çocuklar yaygın olarak şiddet, istismar, sömürü veya ihmalin farklı biçimlerine maruz kalıyor. Çocukların yargıda gördüğü muamele uluslararası standartlara uygun düşmüyor. Çocuk evliliği, halen ciddi boyutlarda sürüyor. Genç işsizliği ve uyuşturucu madde kullanımında görülen artış kaygı uyandıracak boyutlarda sürüyor.

Türkiye’nin 1990 yılında imzaladığı, 1995 yılında yürürlüğe koyduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne uyumu, çocuk haklarının ülkenin demokratikleşmesiyle ne kadar iç içe bir mesele olduğunu gösteriyor. Bu Sözleşme’ye Türkiye’nin koymuş olduğu çekinceler çocuk haklarını kısıtlayan özelliktedir. Türkiye, çekince koyduğu dil ve kültür haklarına yönelik 17, 29 ve 30. maddelerden çekincesini kaldırmalıdır.

Bugün yapılması gereken çok açıktır: Çocuk haklarının toplumun gelecek hakkı olduğu anlayışıyla reformlara hız verilmelidir. Çocuklar vazgeçilmez haklara sahiptir. Çocuk işçiliğine ve çocuk emeği sömürüsüne son verilmesi, çocukları ilgilendiren bütün işlem ve faaliyetlerde, çocuk haklarının ve yararlarının temel alınması esas yaklaşım olmalıdır. Otoriter tahakküm kültürüne karşı çocukların eşit bireyler olarak görüldüğü eşitlikçi ve özgürlükçü bir kültür benimsenmelidir.

Çocukların şiddet, ihmal, suiistimal, her türlü istismar, kötü muamele ve ayrımcılıktan korunması, başta eğitim ve sağlık olmak üzere, tüm kamu hizmetlerinden eşit ve parasız bir biçimde yararlanması için mücadele bugün de güncel olandır. Türkiye, çocuk hakları lehindeki tüm uluslararası sözleşmeleri çekincesiz kabul etmelidir.

Ayhan Bilgen
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı
20 Kasım 2014